6 Şubat 2011 Pazar

ON HAZİRAN…(10.06.2007)

10 Haziran bu sene pazara denk gelince, ben daha sene başından bugün dalmaya karar vermiştim…
Şükriye ve Lale ile dalışa gidicez; Aybars ve Gürel’ e de e-mail attım… Aybars 3 hafta üst üste dalışa gelince bu hafta izin alamayacağını söyledi, Gürel de cumartesi dalıp Pazar çalışacakmışşş… Lale’ nin de eşi hastalandı mı? Biz kaldık Şükoyla baş başa J
Sabah ben onu Üçkuyular’ dan alıcam, Çeşme’ ye devam edicez. Uyanamamaktan korkuyorum, gece Danny Brillant konserinde biraz fazla kurt dökmüşüm ;) Fakat bünye, dalış deyince uyanık konuma otomatik geçiyor J Sabah rahatça buluşup, vaktinde de tekneye yetişiyoruz. Hemen öndeki minderlerde yerlerimizi kapıyoruz. Ben uyumak istiyorum ama muhabbet uykudan daha tatlı. J Kahve de içince daha bi kendime geliyorum. Ekip tam takım, bi Doruk eksik J Deniz’ le daha arabayı park ederken karşılaşıyoruz J Teknede tanıdık başka yüzler de var. Haribo Tolga vaaarrr… Hani Mavi Bardaki geceye İstanbul’ dan özel uçakla gelenler vardı ya JNilgün ve Cem Becel vaar… (Besel okunuyomuş Mehmet Hocamcım öyle dedi J hani kalp dostu J)…
Yazacak mısın gene diyolar… Eveeet… Gri atkuyruklu birisi (Güçhan) başından beri okuyorum diyo J bu çok güzel bir duyguymuş yauw… (beni sizler yarattınızzz… J)))
Bu arada yola koyuluyoruz… 88’ e doğru gidiyoruz. Mehmet Hoca listeyi yapıyo; ben de yan gözle takipteyim J
Bana dönüyo “senle napıyoruz bugün” diyo… “e valla dalarım ben artık” diyorum J Tamam o zaman Şüko da artık derin dalışını yapsın bakalım… Bi de Gizem var…
Biz Erdinç, ben, Şüko ve Gizem çekirdek grup olarak dalış yapıcaz…
Hazırlıklarımızı yapıyoruz, ben kontrollerimi yaparken göstergede ibre bi fırt oynuyo… Mehmet Hocaya söylüyorum. Çok az oynadı diye. Ne kadar diye soruyo? Dalıştan önce kendisi tekrar kontrol ediyo ve bakıyorum ahtapot değişiyo… Son anda bizim çekirdek grubumuza bir transfer oluyor, Özgür benim badim olacak. Çünkü kızlar Erdinç’ le matematik dersi yapıcaklar J Özgür “ben havamı hemen bitiririm yalnız, gelir çimlenirim” diyo… (Özgür beni tanımıyo J)
Haydaaa… Hafiften tırsmıyo değilim ama çaktırmıyorum… Ama yine de kaşla göz arasında Erdinç’ e soruyorum “ciddi mi” diye… “Yok yok” diyor J Ohh… Aman yaa…
Atlıycaz artık… Geliyorum platformun ucuna regülatörü takıyorum ağzıma, bööğğkk diye çıkartıyorum geri… Hocamcım şaşıyor miden mi bulanıyo diye evet diyorum ama suya girince geçiyo… “Regülatörü çıkar da atla” diyor… Yok ben atlarım şimdi regülatörümle…
Cup… Denizdeyim... Serin mi biraz?
İnişe geçiyoruz, ben yine çok kolay inemiyorum. Yaa zaten şu dik inişi zor beceriyorum… Özgür’ e elimi uzatıyorum bi el at diye anlamıyor J Tolga tepemden iterek bana yardımcı oluyor J)) neyse yatay oluyoruz da benim için problem kalmıyor… 88’ de öööle gidiyoruz, yumuşak yumuşak iniyoruz… Erdinç’ le kızlar matematik sınıfına gelince sınavlarını oluyolar, biz Özgür’ le devam ediyoruz. Erdinç niye 25mt.de sınav yapıyo ki diye düşünüyorum tabi.
Etrafta neler var? Ben mi pek bişey görmüyorum? Çünkü ben kendime konsantre olmuş durumdayım. Yüzerliğim tamam mı, havam ne kadar, nerdeyiz, kaç metredeyiz, kulaklarım aman kulaklarım… Arada Özgür’ le OKleşiyoruz… Her şey yolunda gidiyor, dönüşe geçiyoruz.
Dönüş yolunda Erdinç bi hayvancık gösteriyo. Elindeki şey kurbağa yavrusuna benziyo. Ben “bu ne?” diyorum o da “dışarıda anlatırım” diyo. Çıkıyoruz artık, benim 50 barım kaldı. Mehmet hocaya üzgün üzgün söylüyorum. O da “olabilir, kaç metreye indiniz?” diyor, konsola birlikte bakıyoruz 27mt gösteriyo. Kaşlarını kaldırıp “daha iyi olabilirdi” diyor bu sefer L Özgür de bana “advence misin sen?” diye soruyo, sanırım yakıştıramadı J “olmaya çalışıyorum işte” diyorum J Beni, nefeslerim konusunda uyarıyor, şöyle yap böyle yap diye.
Antrenmanla ilgili işte…
Gerçi ben bu kadar aradan sonra hevesimi de kaybetmiş miyimdir, üşenir miyim acaba falan diye düşünüyodum ama hiç de öyle olmadı… Dalış bu kadar ay sonra bile hala çok keyifli J))
Yeni teyze yemekleri hazırlamış, harika kokular geliyo… Hemen üzerlerimizi değiştirip, yemeklerimizi de alıp kuruluyoruz minderlerimize J Ben soğanlar hariç (onların canlanmasından korkuyorum 2.dalışta J) geri kalanları silip süpürüyorum. Yemekler epey lezzetli… Colayı bıraktım artık, sağlıklı su içiyorum J sıra sigarada inşallah J çok yakında…
Sohbet ederken Erdinç’ in aklına denizdeki yaratık geliyo; adı “Bonelia”. Bizim gördüğümüz daha bebekmiş. Bu hayvancık dişiymiş, erkeklerini göremiyoruz, çünkü dişinin içinde yaşıyolarmış. Hayret bişii yaa hayvanın bile dişisi cefakâr J)))) bizim Bonelia yemekleri topluyo, içeride erkekler zevk-i sefa… Oh ne ala… J)))
Bu arada ben dalışı not edicem, Erdinç’ e vakti soruyorum da, derinliği de 36 deyince… Nasıl yani oluyorum. Meğer benim gösterge nanaymış, tevekkeli 5mtlerde 0 gösteriyodu J))) Bi taraftan da seviniyorum hiç değilse havamı 30lu metrelerde bitirmişim, hatta sömürmüşüm diye J Bu arada Erdinç elinde pusula ile geziniyor, galiba eğitime devam edicez…
Yemekten sonra güneş de hafifçe yüzünü göstermişken şööle biraz kestirmek ne de güzel olur J deyip devriliyoruz.
Bir süre sonra bir ses uyandırıyor… Erdinç… “Elvaaaan, Şükriyeee hadi brifing vericem, aşağı gelin” diyor… Ben kafamda berem, üstümde rüzgârlığım mışıl mışıl uykumla birlikte iniyorum aşağı… Ortada 2 tane brifing var, çikolatalısından… Az mumlusu benim, çok mumulusu Tolga’ nın J)) Ehh Şüko… Tekneyi de organize etmiş…
Bugün beniiiiiim doğumgünüüüüüm…
Yaş aldıkça doğum günleri daha zevkli hale geliyor J, dün akşam arkadaşlarla konser ve öncesinde yemek, sonrasında pasta, bugün dalış arkadaşlarımla kutlama, akşama yakın dostlarımla yemek, pazartesi iş yerinde kutlama… Çocukken öyle miydi ya? Zaten yaz tatiline denk gelirdi, 3-5 arkadaşın olduğu bi parti hepsi o J Ama şimdi… Valla hayatın tam da en zevkli yerindeyiz sanırsam J
Eveeet… Bu kadar yeter… Biz işimize bakalım… Veee navigation eğitimi için hazır olalım… Erdinç pusularla bizi buluşturuyo ve nasıl kullanacağımızı; aşağıda ne yapacağımızı anlatıyo… Teorik olarak anladık gibi…
Bana ayrı bir pusula veriyo, “ben kızlarla birlikte yaparken sen de kendi kendine takıl bakalım” diyo. Benden hiç mi ümidi yok, yoksa çok mu ümitli anlayamadım J))
Atlamaya hazırız, ama benim ellerim kollarım yetmiyo onu tut bunu da tut aman şunu düşürme, BC şiş mi? Sonuç… Denizdeyim J 25mtlik makarayı açarak gidiyo Erdinç. Şükriye’ yle Gizem de arkasından palet sayarak gidiyolar, ben de onların arkasından. Örneklerdeki 25mtyi 25 palette gitmek meğer cuk diye doğru rakammış. Benim hızım 1metre/palet J
Şimdi kare çizicez. Erdinç önce Gizemi alıyo ben de yanlarında kendi pusulamla… İlk seferinde pek beceremiyorum. Pusula yatay olmak zorunda yoksa işlemiyo. Dirseklerini vücüduna yapıştıracaksın, pusula çenenin altında sabit duracak. E bu sefer göremiyorum. Göreyim derken kuzey şaşıyo, pusula kasıyo. Bi taraftan Erdinç ne zaman döndürecek diye gözlüyorum. Bi taraftan toplama yapmaya çalışıyorum. Derken yalan yanlış bişii oldu J
İkinci tur Şükoyla… Bu sefer daha alışmış durumdayım en azından pusulayı yatay tutup aynı anda da görmeyi başarıyorum, Erdinç’ e de önceden bakıyorum… Toplamaları da yolda yapıyorum… Son dönemeçte 90 dereceyi ayarlayıp karşıma bir bakıyorum ki ahanda makara J))) bugüne kadar en zevk aldığım dalış anı oldu bu an… Nasıl sevindim anlatamam… Kendi kendime bişey yaptım ya… Çok mutluyum…
Sıra doğal navigasyonda… Teknenin yerini biliyoruz… Erdinç bizi peşine takıyor, hiçbir kopya alamayacağımız çayır çimen içinden bir sağ bir sol dolambaçlı bir şekilde bizi dolaştırmaya başlıyor. Sonra aklına geliyor “tekne nerde?” diye soruyo. Hepimiz gösteriyoruz… Tekrar yola koyuluyoruz… Dön baba dön…”tekne nerde?”…gösteriyoruz…
Tabi Erdinç’ e yeter mi?
“Dur!” diyo, “bana bak…”
Takla atıyo…
Sıra sizde…
Ben “yok artık” diyorum… Zaten abarttın diyemediğim için gülmeye başlıyorum…
Kızlar takla atıyolar uslu uslu, ben atmıyorum…
Israr ediyo…
Kendi etrafımda dönüyorum, baaalerin gibi J)) sonra Erdinç 2,5 burgu yapıyo…
Sıra sizde… Ben 1 burgu yapıyorum, başım dönüyo yaa…
Bu kadar dönüşten sonra soruyo “tekne nerde?”
“orda işteee”
Biliyoruz… J Bi de kadın kısmının yön kavramı yoktur derler… pöhh… Üçümüz de süperiz bi kere… Hatta “ultra mega süper mükemmel yüzerlik” çalışması bile sığdırıyoruz bu dalışa… Ben bağdaş kuramıyorum çünkü devriliyorum… Uçar pozisyonda kalmak benim için daha kolay J hem daha da zevkli JSonuçta dönüşe geçiyoruz…
Çıkınca Erdinç “afferim” diyo “yön bulma iyi, yüzerlik iyi”
Yaşşasıııın… Yaşşşasııııın…
Üstümüzü değişip artık keyif bölümüne geçebiliriz…
Mehmet Hoca “yarın da iş var” diye hatırlatma yapıyo L amaaan nerden çıktı diye offflarken İstanbul’ dan gelen arkadaşlar biz yarın çalışmıyoruz diyolar. Tatildeleeeerrr… Hatta öbür gün de çalışmıycaklar… Darısı başımıza… Güle oynaya limana giriyoruz…
İzmir yoluna dökülüyoruz… Şükriye’ yi aldığım noktaya bırakıp, koşar adım eve dönüyorum. Bir çırpıda hazırlanıp, akşam yemeğine yetişmem lazım…
İyi ki doğmuşum, iyi ki de dalmışım…
Siz de sevgiyle k(d)alın…
Elvan

1 yorum:

  1. Ay ama ben herkesi, her bi kimsecikleri, tüm dalçıkları ve tüm çatlakları pek özledim:)

    YanıtlaSil