19 Şubat 2011 Cumartesi

Görelim bakalım neler varmış… (27.12.2007)

Aylardır bir heyecan ve hazırlık içerisindeyim Amerika’ya kuzene gidiyorum Pompano Beach’ e, bi kaç gün de Bahamalar’ da olucaz…
Nasıl dalarım?
Kimle dalarım?
Dalar mıyım, dalmaz mıyım?
Dalabilemez miyim?
Dalarsam köpekbalııı görer miyim?
Görersem ben naaparım, balık naapar?
Çağatay Erciyes’ in sitesinde oralarda yapılmış dalışlarla ilgili yazı ve fotoğraflar var… Key Largo, Amerika’ da dalışın başkentiymiş, kaldığımız yere çok uzak değil… Bahamalar’ da shark dive yapıyolarmış… Stuart Cove tavsiye ediliyor… Çağatay Erciyes’ e mail atıyorum, bi de Key Largo’ da daldığı merkeze… Dalış merkezinden kredi kartı numaranı ver biz teknede yerini ayırırız diye basit bi cevap geliyo J)) oldu şekerim diyorum J)))) Çağatay’ dan ses yok…
Ooofff çok heyecanlı…
Var yaaa… Şu anlatılan köpekbalıklarının beslendiği dalışı yaparsam bu kitabın son yazısı olur diyorum; benim de dalgıçlığımın üst sınırı heralde J)))
Korkmayın bütün tatili anlatmıycam J)))) Bahamalarda bikaç gün kalmayı beklerken 1 günle geri dönüyoruz, onda da dalmayı başaramıyorum L
Gemiden yazıldığım tur dalgaların çok yüksek olduğunu ve güvenli bulmadıkları için dalış turunu iptal ettiklerini söylüyor… Kızlarla öğlen gemide buluşmak üzere ayrılmıştık, bak şimdi…
Adaya çıkıp danışmaya gidiyorum ben dalmak istiyorum, lisansım var ama gemi turu bööööle böööle oldu diyorum… Başka yerler var diyolar, ben Stuart Cove diyorum, danışmadaki hatun telefon ediyor, sabah seferleri gitmiş; ancak beni öğlen 12’ de alabilirlermiş.
E şimdi ben napıcam…
Kızları bulana kadar vakit geçiyor, dalamıyorum L çok mutsuzum ama bi taraftan da adayı merak ediyorum. Neyse hem ada hem sualtı; Atlantis Otele gidiyoruz; otelin altını komple akvaryum yapmışlar… Her şey var, bi ben yokum sularda… L
Hayal kırıklığıyla döndüğüm Bahamas gezisinden 2 gün sonraya canım kuzenim ve kocası oradaki Türk popülasyonundan dalgıç olanlarla irtibat kurup bana 2 gün dalış organize etmişler…
Yaşşaasııınnn…
27 Aralık 2007 Perşembe, öğle saatlerinde Tayfun’ la birlikte Ft. Lauderdale’ e gidiyoruz. Çağatay’ la telefonda yol tarifi alarak dalış merkezini buluyoruz. Kanal kıyısında Pro Dive, önünde Coconuts diye de bi restoranı var.  Arabayı park edip, Tayfun da ben de çekingen çekingen dolanıyoruz; Çağatay gelmemiş henüz… Dalış teknesi de yok ortalarda zaten…
Sabah turuna şnorkel yapacaklar gidiyormuş; scuba dalışları öğleden sonra; her cumartesi de akşam saat 6da gece dalışı için tekne kalkıyomuş.
Çağatay (Erciyes değil yanlış anlaşılmasınJ) geldi… Tanıştık… Yanında ne var ne yok diyor… Bi tek maskem var, pembe J Tamam gidip kayıt yaptırıcaz; daha doğrusu kaydımız yani rezervasyonumuz varmış da, parasını ödiycez, malzemeleri ayarlıycaz…
Giriyoruz içeri… Ben önce şöööle bi afallıyorum J Koca bi dükkân, içinde bi sürü malzeme ve aksesuar satılık… Kasaya gidiyoruz; adımı soruyolar, sertifikamı istiyolar… Bilgisayara işliyolar… Bi form veriyolar; o hastalık, bu alerji, turp gibiyim, başıma geleceklerden ben sorumluyum, kendim ettim kendim buldum falan gibi yazıları imzalıyorum… Bi de instructor istemediğimizi, kendimiz kendimize dalacağımızı beyan ediyoruz. Tarih de atıyoruz; 31.12.2007ye kadar geçerli diye; olur da bi daa gelirsem…
Benden 2 tüp, 3mm şorti, paletler, BC, regülatör ve ağırlık kemeri+ağırlıklar dahil 101,00USD alıyolar. Eğer instructor isteseymişiz bi de ayrıca ona para ödiycekmişiz. Vay anasına deyip, arkadaki malzeme odasına geçiyoruz… File bi çanta veriyolar elime, fişi alıyolar elimden; neyin parasını ödediysem bedenimi söylüyorum getiriyolar, deniyorum tamamsa atıyoruz çantaya J Fişi tekrar bana veriyolar…
Teknenin gelmesine daha var; bişeyler atıştıralım diyoruz; ben salata isteyip, sosuna basılmış sarımsaklar yüzünden sadece böcükleri yiyip bırakıyorum; Çağatay bu arada bana bulantı ilacı içiriyor ısrarla… Beni deniz tutmaz diyorum ama burasının deniz değil okyanus olduğunu hatırlatıyor J Hesabı ödediğimizde 101 dolara yemeğin dahil olmadığını anlıyorum J… bu arada yeni badim hakkında da bilgi alıyorum tabi; onlar benim sertifikaya baktılar ya, ben de soruyorum nesin sen diye… Uzmanlık sertifikalarını çıkarıyo Çağatay J Bu arada köpekbalııı görür müyüz acaba diyorum… Şanslıysak diyor… Dizimi gösteriyorum, bir gün önce bir kısmını Amerikan asfaltında bıraktım, yaraya gelir mi ki bu köpekbalıkları J)) hani kan kokusu falan J gelmezmiş… Sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim J)))
Tekneye gidiyoruz… Binerken tekrar fişi alıyolar, listeden ismimi kontrol ediyolar ve bana 4 numara diyolar… Nassı yaniiii soran gözlerle Çağatay’ a bakıyorum; o da 5 numara… Yerler numaralıymış meğer J
Evet yaaa… Hem de atlayış numarası aynı zamanda…
Pess…
4 numaralı iki yuva var yan yana, içinde de tüpler… Çağatay hemen tüplerin havalarını kontrol ediyo, hem benimkileri, hem kendininkileri… İskeleye OK diyo… Maazallah kontrol etmeden gidersek, bi de boş çıkarsa dalamayız ya… Allah allaaahhh… Yok mu şu oturakların altında tüp? Neyse…
Çantamızı tüplerin hizasında bankın altına sürüyoruz… Ekipmanımızı hazırlayıp; kuru bölüme geçiyoruz… Havlumuzu, kuru çantamızı falan orada tutuyoruz… Tekne doluyor; kürdan gibi bi kız brifing vermeye başlıyor, kız kürdan ama ses maaşallaahhh…
Önce tekne kurallarını anlatıyo, sonra dalış yapılacak yeri… Barracuda Reef 2 dalışın da yapılacağı yer… Dalışların biri reefin bi tarafında diğeri onun biraz üstünde… Max derinlik 30ft olacakmış; max süre 60dk diyor…
Peki diyoruz… Daha doğrusu “yeeaaahhh” diye çığırıyoruz… Burda sürekli çığlık atma mecburiyeti var bi de J)))) neden anlamıyorum ama sürekli çığlık çığlığa herkes J))))
Kanalın içinden okyanusa doğru giderken, evleri ve önünde park halindeki teknelerini resimliye resimliye ilerliyoruz. Haaa bu arada ben de makine ve housinglendim sonunda J)) ama dalışta yanıma almamaya karar verdim… Zaten heyecanlıyım, şimdi bi de makineyle uğraşamıycam, etrafı seyretmeyi tercih ediyorum…
Kanaldan okyanusa çıktığımız sallantıdan belli oluyor… Tekne sanırım ilave motorlarını da çalıştırıyo… Atlantik okyanusunda ilerliyoruz; kara küçülüyor… Okyanusun orta yerine dalıcaz; ööööle koy moy yok zaten; dümdüz bi kıyı… öööle atlıycaz yaniii… open water… J)) film aklıma geliyo, bizi unutmazlar di mi diyorum, Çağatay gülüyo J)))
Elbiseleri giyin çığlığı atılınca, biz de yeeaaahhh diye cevaplıyoruz J))) giyiniyoruz, geldik… Tekne kalabalık… Paletleri de numaralı yerinde giyiyosun, ayaklarını sürüye sürüye platforma gidiyosun…
Biz sıramızı atlatıyoruz, en son atlayalım, şu hengâme bitsin diyoruz… Hafif çalkantılı sular da… Numaralı koltuğumda kendim kendime kuşanıyorum, paletlerimi giyiyorum… Sıramı bekliyorum… Görseniz ne kadar usluyum…
Atlama sırası bize geldiğinde önce Çağatay gidiyor ki arkadan ben onu taklit edeyim J))) Platformun ucuna gelmeyi başarıyorum, ayakta da durabiliyorum, hatun vanamı kontrol ediyo, ama midem bulanıyo diyemiyorum J)) tamam hazırsan atla diye çığlık atıyo; ben hazır mazır o sesden sonra atıyorum kendimi suya J))
Çok şükür sudayım, ohh beee…
Su biraz yeşil ve hafif puslu ama yapcak bişii yok J hadi diyoruz dalalım bakalım… İniyoruz aşağıya… Etraf puslu yeşil, fakat hafif hafif renkleniyo…
Eflatun tülden yelpaze gibi mercanlar salınıyorlar yani heralde mercan bunlar… Biraz sarı, biraz kırmızı tonları… O da ne simsiyah ama minik beyaz desenli yassı ve yuvarlak 2 tane kocaman balık geliyo siz de kimsiniz der gibi…
Çağatay’ a gösteriyorum heyecanla; hııı deyip kafasını çeviriyo…
Balıklaaarrr diyorum… siyah diyoruuuum… Büyük… Ne güzel…
Hııı-hıııı…
Devam ediyoruz… Bu sefer sarı siyah minik balıklarla karşılaşıyoruz, ben de yine heyecan, Çağatay yine hı-hıııı…
Pekiiii, sarıkuyruklu siyah balık üstünde de mavi benekler olsa heyecanlanır mı acaba?
Yok…
Bi ben, şuna baaak şuna baaak diye kendi kendime debeleniyorum suda…
Daaa yuvarlacık, ağzını öpecekmiş gibi uzatmış balıklar görüyorum, bazısı siyah beyaz çizgili, aynı modelin zoro gibi maskelisi de var, bi de kuyruğuna yakın yerde yalancı gözü olanı…
İsimlerini de bilmiyorum ki ben bunların…
Bizim asker balıklarına benzer ama daha kocaman gözlü kırmızı balıklar görüyorum… Sularda bi fırfır hareket ediyo, vatos heralde, 2 karış ama çok güzel gidiyo fırfırfır…
Nerdeyse her taşın altında ıstakoz var…
Evet yaa 30ftdeyiz sadece… yaniii bölü 3; 10mtlerde J)))…
Çağatay havam bitti işateri yapıyo, benimkine bakıyorum 2500psi var; nasıl olur diyorum, zaten 3000le girdik…
Haaa… Havası değiiil reef bitmiş J))) dönüyoruz…
Havamız bol, biraz da öbür tarafı gezelim diyoruz… Yanımızdan başka bi ikili geçiyo ama onların başında instructor var… Müren işaretinin aynı olduğunu işaret ettiği yerde yeşil müreni görünce anlıyorum J yauw bu yeşil olunca bizimkilerden daha vahşi gözüküyo J bi de kalın…
Papağan balıklarını güler yüzlerinden tanıyorum… Aman nasıl süslenmişler burda bi görseniz…
Rengârenk…
Elvan elvan balık heryer J)))
Mavi papağan balığı görüyorum, mavi değil de türkuaz aslında… Çok güzel yaaa…
Hafiften bi akıntı da var… Bırakıyorum kendimi, sanki bir resmin içindeyim, bekliyorum ressam şimdi hangi rengi değdirecek diye…
O tarafı da bitirmişiz… Çıkalım diyor Çağatay, bakıyorum daa 2000tane havam vaaaarrr… Hem ne kadar oldu kiiii… yaaa…
Hadiiii çıkıyoruuzz…
Tekneden uzanmış bi ip var.  Onun hizasında çıkıyoruz; yüzeye ipte sıraya girmiş diğer dalgıçların peşinde… Maskemi indiriyorum, Çağatay geri taktırıyo, burda çıkarılmıyomuş; sıra bana geldiğinde paletleri çıkarıp platforma koyuyorum, ağırlıkları almak gibi bi niyetleri yok… Merdivene yanaşıp düğümlü halatlara asıla asıla ve ağırlığımı her adımda arkaya vererek ve dizimin acısından bağırarak çıkıyorum platforma; paletlerimi koltuğumun altına kıstırıyolar; herkes çığlık attığı için acıdan bağırdığımı anlamıyolar L
Gidiyorum 4 numaralı yuvaya tüpü denk getirip oturuyorum… Soyunuyorum… Yeni tüpü bağlıyorum… Elbiseyi çıkarmaya gerek yok diyor Çağatay…
Herkes tekneye çıktığında platformda bizim kürdan hatun elindeki listeden sırayla isimleri okuyup yoklama yapıyor… Bütün liste tek tek ses verince de merdivenleri topluyo, 2.dalış noktasına doğru hareket ediyoruz…
5-10mt ya gidiyoruz ya gitmiyoruz… Geldik çığlığı atıyolar…
Kuşanıp atlıyoruz suya… Balıklar çok güzel yaaa… Renk renk… Kuyruğu sarı gövdesi siyah olan var, sonra kenarından sarı biye dönülmüş siyah olanı da var… Hani bizim denizlerde balıklar üniformayla dolaşıyomuş da burada kıyafet serbest gibi bişey…
Hani siyah üzerine beyaz benekli büyük balıklar vardı ya onlar “French Angelfish”miş. Onların bi kısmı benekli, bi kısmı çizgili olanlarından görüyorum J))
Sonra o sarı biyeli olan “rock beauty”; sarı kuyruklu, mavi benekli olan da “yellowtail damselfish” J
Hani zoro gibi olanlar vardı ya onlar da meğer “butterflyfish”mişler…  Biri “banded”, biri “spotfin” öbürü de “foureye” J
Tabii bunları ancak kıyafet alırken bulduğum balık kartından bakarak şimdi söyleyebiliyorum… Yoksa Çağatay’ a göre hepsi ya melek ya kelebek J)))
Bi de jackfish gördük, bak onu söyledi badim Allah için; galiba bizim akya türevi oluyor…
Her neyse 2. dalışta esaaasss ben bi kaç tane trompet balığı görüyorum… Ama ben hiç yakından görmemiştim bu trompet balıklarını bizim sulardakiler de böyle mi bilmiyorum, bunlar sanki denizatının açılmış hali gibi…
Bi de kaçmıyolar, istediğin kadar yakından bak… Sadece orda yokmuş gibi gözlerini devirerek bakıyolar J)))
Çok şekerler…
2.dalışımızı da bitirip yine çıkıyoruz… Yoklama yapılıyor yine… L-1 diye bağırdığında “yook” diyesim var ama “yeeaahhh” diye çığlık atıyorum J)))
Su da pek tuzlu değil ama yine de pişirmiştir heralde benim dizimi J Soyunup, bütün malzemelerimi file çantanın içinde toparlıyorum, tabii ki maskem hariç J artık daha bi yakınız J bu yaban ellerde bi tek o var yanımda bi de fenerim J)
İskeleye yanaştığımızda sadece kendi eşyalarımızı alıp, iniyoruz tekneden; gerisini onlar hallediyor…
Coconuts’ a oturup, yiycek bişeyler söylüyoruz, bi de bira içecek… Kanalda oturduğumuz iskelenin dibinde 1,5mt civarında sazan görünümlü 3 tane balık irisi dolanıyo “tarpon”muş adları… Çok büyükler yauw…
Tayfun geliyor beni almaya, önce Yase’ yi işten almış… Sohbet ediyoruz biraz, onlar da katılıyor… Tayfun da giderek merak sarıyor bu dalış işine ;)
Cumartesi gece dalışına gelmek istersen yazdıralım isimleri diyor Çağatay… Yok, cumartesi Burak ve Cemal’ le dalışa gidicekmişiz; heralde saat 6ya yetişemeyiz diyoruz…
Geldiğimden beri ilk defa şööle bi hafifledim… Neşeyle ayrılıyoruz… Heyecanla anlatıyorum ben renkleri balıkları arabada…
İşte bu gece uyurum artık şöööle derin derin…
Okyanusta 2. dalış günüm 29 Aralık Cumartesi olcak ama onu da ayrıca anlatayım da bayılmayın ;)
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder