11 Şubat 2011 Cuma

1. Fethiye Seferi (4-5.08.2007)

Daha geçen dalışta bu Pazar günü Aylin’ le birlikte dalışa gelmeyi planlamıştık. Ama Salı günü dalgıç iş arkadaşlarımdan birine bir mail geldi… 4–5 Ağustos’ ta Fethiye’ ye dalışa gidiliyormuş… Ben hemen Aylin’i arayıp durumu anlattım, cumartesi için proje müdüründen izin alma planlarına başladık…J Ertesi güne izin işini de halletmiş; organizasyonu yapanlara OK vermiştik…
Ama tabi ben Mehmet Hocamcımı da arayıp icazet almayı ihmal etmedim J)) “Fethiye çok güzeldir, ama sen oralarda dalınca bizi beğenmezsin” demez mi?
Ha-di canım!!!
Bizim iş yerinde dalış yayılıyor J zevkle anlatıyoruz ondan heralde J)) Neyse ofiste yeni bröve almış bir arkadaşımız var (Seyit) o da gelecek bizimle… Bülent, Seyit, ben ve Aylin… Sabah 03’ de yola çıkmayı planladık… Cuma günü Bülent ve Seyit evlerine koşup, hazırlanıp hemen uyudular, Aylin ve ben aheste beste işlerimizi halledip, gece yarısı buluşup çene çalarak 03.00de önce Seyit’ i aldık, sonra Bülent’ i… Direksiyonu erkeklere bırakıp biz arkada biraz uyku biraz dedikodu şeklinde yola döküldük…
Sabahın kör vakti Fethiye’ ye vardık, yolda kahvaltı edecek bir yerler denk düşmediği için otelde kahvaltı ettik… Otelin yeri süper… Adı daha da süper, ancak ayrılırken öğrenebilmiştik hepimiz… Daffodil…(tatlı su-akvaryum balığıymış meğer J, aynı zamanda da bir nergis türü)
Neyse fazla uzatmayayım, zaten anlatacak çok şey var J
Bu arada bir gün önce gelmiş 3 arkadaş var; bizimle birlikte gelen diğer araba, hepimiz toplam 12 kişiyiz… Seyit bu okulun öğrencisi, Bülent de eğitim zamanından ve dalışlarından; önceden tanıyor hepsini… Aylin’ le ikimiz kimseyi tanımıyoruz… Kuş gibi bakınıyoruz etrafa J)) Bi Oğuz hocayı tanıyodum (pembe paletleri aldığım zat J) onunla da dalmak isterdim hani… Ama o gelmemiş, Canan Hoca var grup lideri… Onunla da İzmir Sualtı günlerinde bi kere karşılaşmıştık, gülümseşiyoruz birbirimize J
Bülent arabaya binerken tanıştırıyor Volkan’ la… “Ben sizi bi yerden tanıyorum ama” derken ben; üniversitede halk oyunları ekibinden olduğunu keşfediyor Volkan… Aaaa… evet yaa … Artvin ekibinde beraber oynamıştık, sonra onlar bi de zeybek oynadılardı… Biz üçüncü olduyduk, zeybek birinci… J Hey gidinin efesi J
Ben tabi tahmin edeceğiniz üzere Fethiye’ ye gelmeden internetten dalış merkezlerini falan araştırdım… Pek tatminkâr sonuçlar çıkmadı gerçi ama… Bu grup da biraz ketum, soramadım kimle dalıcaz diye… İnternette gördüğüm bir yorum European Divers’ ın çok ciddi olduğunu söylüyordu. Otelin hemen karşısında da onların teknesini görünce “hah” dedim “güzeeeel…” J Meğer onlarla dalmıycakmışız J ehh kader…
Marinaya doğru yollanıyoruz… Aquapro dalış merkezi bizi bekliyor…
Tekneye biner binmez alt katta masalara oturtup, bize birer kâğıt veriyolar, sorular cevaplanıp, imzalanacak... İlk sayfada dalış sayısı, en derin dalış, sertifika cinsi, numarası, acil durumda kime haber versinlermiş (Fethiye’ deyiz acil durumda kime haber versen ne yazar yazamıyoruz tabi J)) vs… bilgiler veriyoruz, arka sayfada da tansiyon, pansiyon, hastalık, sağlık bilgilerini soruyolar, daha önce dekompresyon olmuş mu vs…
Vay beee… Bodrum’ da imzaladığımız kâğıt pek cılız kaldı bunun yanında J)) 
Bu işlemi tamamlayan üst kata çıkabiliyor… Hemen gölgeye yerleşiyoruz tabi, kaptan da üst katta… Etrafına oturuyoruz…
Yanda bi tekne daha var o da bizimle gelecekmiş… Onda da Ankara’ lı bir dalış grubu ve kameraman falan var… Anlam veremiyoruz sonra öğreniyoruz “Yol Bitince” diye bir program çekime gelmiş… Sürü sepet de turist var… Tekneye geldiğimizden beri başrolde olan sarışın adam gelip tekne kurallarını söylüyor… Sonradan öğreniyoruz kendisinin teknenin patronu Kubilay Fidan olduğunu…
Mahşeri bi kalabalık şeklinde denize açılıyoruz…
Kubilay, Canan’ ı çağırıyor gruplar yapılacak sanırsam… Bekliyoruz uslu uslu…
Ben bi aşağı iniiim… bi bakiiim neler oluyo…J Haklıymışım listeler yapılıyo…J Grupda bi Seyit, bi de Melodi var open water olan… Bizim dışımızdakiler de hep advenced, rescue, dive master falan… Sıkı bi grup anlıycaanız J Güzeeel diye düşünürken, duyduğum bir şey kulak kesilmeme sebep oluyor… Hoca “ben iyi dalıcılarımla dalmak istiyorum” diyor… hmmm… Yukarı çıkıp beklemeye devam ediyorum sessizce…
Sonra gençten birisi geliyor ve bize dalış grubumuzu açıklıyor…
Seyit, Melodi, Aylin, ben ve 2 yabancı amca Aquapro’ nun liderliğinde dalıcakmışsız…
“Neden sebep?” diyorum “Aylin de ben de advenced dalgıçız…” L 
“Yok” diyolar “böööle…”
Hhmm…
Sanırım bizim mahzunlaşmamızdan etkilenen genç, Canan Hocayı gönderiyor yanımıza açıklama yapsın diye… O da diyor ki “sizi tanımıyoruz, nasıl daldığınızı bilmiyoruz; onun için onlarla ilk dalışınızı yapacaksınız, sonra bize durumunuzu söyliycekler…”
Allah allaaaahhh… Bak seeen…
Yani Türkçesi “bizim dalışımızı rezil etme riskini alamayız, sizin dalışınız nasıl olursa olsun bizi ilgilendirmez…”
Biz böyle muameleye alışkın değiliz ki güzelim, yazdım bunu bi kenara… J Bilmiyorum artık hangisi doğru, yapılan mı benim düşündüğüm mü? Üstatlar bilir…
Aşağıya iniyorum, dalış liderimiz kim olacak acaba? Selçuk diyorlar… Anam… Selçuk bıcırık bişey J bizim Seyit’ in yarısı kadar J hadi hayırlısı diyorum…J
“Ulu” dalıcıları yolda “büyük reef”te atıp, botu da onlarla birlikte bırakıp biz “dalyan koyu”na giriyoruz…
Ekipmanları hazırlıyoruz… Benim her şeyi kontrol ettiğimi görünce Kubilay, Selçuk’ a “işin var senin” diyor gülerek J
Ne var? Garip bişey mi yaptığım? Allah allaaaah… Üstelik bu göstergede de garip bi durum var… Vanayı açtığımda hortuma aniden hava dolmadığı gibi açmaya devam ettiğimde de gösterge yavaş yavaş yükseliyor… Bakıyolar… Önemli bişey değilmiş… Hava 220 falan gözüküyor…J Diğer her şey normal çalışıyor…
Seyit’ i tekne tuttuğu için iptal J Melodi Selçuk’ a badi biz Aylin’ le, bi de amcalar var… Selçuk dalış brifingini veriyor… Kıyı sağımızda gidicez, max derinlik 9-10mt… Ve ben bir kere daha yıkılıyorum… Bugünkü dalış seyri ortaya çıktı J Keyfimi kaçırmak istemiyorum, sualtı sualtıdır… J
Kuşanıyoruz, neyse ki tekneden yardım görüyoruz, sağımızı solumuzu da kontrol edip atıyolar bizi suya J Selçuk işareti veriyor… İnişe geçiyoruz… Biz Aylin’ le aşağıda diğer arkadaşların da inmesini bekliyoruz… Aşağısı nasıl balık kaynıyo, hani Bodrum’ da balıkları beslediğimiz yer vardı ya, orası gibi aynı J Çok şekerler yaa… Ekip tamamlanıyor, yola koyuluyoruz… Amcalar bizim arkamızda olacaklarmış… İyiii… Melodi, Selçuk’ u birkaç metre üstünden kelebek misali kanat çırparak takip ediyor… Biz Aylin’ le bakışa bakışa gidiyoruz… 52 dakika süren dalışımız boyunca sanki daha önce kimse burada dalmadığı için toz içinde kalmış gibi bir dip yapısı, 3–5 tanıdık balık ve 0-12mt arasında dağılım gösteren dalgıç popülasyonuyla birlikte ilk dalışımızı tamamlıyoruz… Bu arada aşağıda havaları sorduğunda 140 gösteriyorum, Selçuk geriye 120 gösteriyo… Aylin’ le anlam veremiyoruz bi türlü… Çıkınca öğreniyorum ki meğer benim gösterge fazladan gösteriyomuş… Tam benlik bi durum de mi J)) “Nerden anladın?” diyorum, hani hava fırt diye yükselmediydi ya ordan anlamışmış… E bana niye söylemezsin ki çocuuum… Neyse kısmi dolu tüpü geri veriyorum J))
Selçuk bize “e siz iyisiniz” diyor…
E heralde, ne sandındı? J Boşuna demiyolar çok alçakgönüllü olma inanırlar diye J)))
Bizden önce tekneye geri dönmüş ulu dalıcı ekibine kabul görmüş Bülent “nasıldı dalış?” diye soruyor heyecanla J ben de “ valla pörtleyenler ve 3–5 balık, yeşil bile olmayan bir zemin, nasıl olsun işte hınh” şeklinde memnuniyetsiz bir cevap veriyorum… Bu arada bizim dalışımızla ilgilenen başka kimse yok…
Hani nasıl olduğumuzu söyleyeceklerdi de, hani ona göre biz de ulu dalıcılar arasına kabul edilip edilmeyeceğimizi öğrenecektik… Zaten tamam deseler de istemiyorum ben artık ulularla dalmak L hınh…
Bu memnuniyetsizliğimizi yüksek sesle dile getirmemize karşın tek ilgilenen Kubilay oluyor… “2.dalışta ben alayım sizin ekibi” diyor J
Tamaaam…
Makarna-salata ve hamburger köftesinden oluşan öğle yemeğimizi yiyip, siestaya yatıyoruz; zaten uykuya doyamadıydık J
Öğleden sonra “Şahin Burnu” nda dalacağız… Tekne bizi atıp, ilerleyecek; bir daha geriye dönmeyeceğiz yani… İlerde buluşucaz J e hadi bakalım… Ulu dalıcılar grubu zaten bizimle ilgilenmeden atlayıp, gidiyor… Bizim ekip yine aynı Seyit hala iptal durumda, yatıyor J… Hazırlanıp atlıyoruz tek tek… Bu arada su sıcaklığı hamam kıvamında… Şortileri bile formalite icabı giyiyoruz… Suda kristalize olan yerleri görüyosunuz ama yanılmayalım… Sıcaktan J))) İliğimiz kemiğimiz ısındı, inşallah termalmiştir de kemiklerimiz de faydalanmıştır J
Neyse neyse…
Sudayız… Kubilay önce “hava kullanımınız nasıl?” diye soruyor… Biz “ehh fena değil” diyoruz J İşaret geliyor, Aylin’ le göz göze iniyoruz aşağı… Bu sefer grubun en arkasında biz varız… Yabancı amcalar bizim önümüzde aslında üstümüzde demek daha doğru J)) Melodi en önde ve en üstte J)) Keyif almayı esas tutarak, etrafı iyice inceleye inceleye ilerliyoruz… Buranın dip yapısı güzel… Hatta 3000 yıllık amfora parçaları görmek dalışı daha bi özel yapıyor J Her kovuğa, her taşın altına bakıyoruz J)) Bi müren görüyorum, küçük ama… J Arkasını dönüyor kuyruğunu da görüyorum J)) sonra yavru bi orfoz görüyoruz… Bi kayanın altına giriyor, bulup tekrar görüşüyoruz J) Manzara güzel… Tanımadığım nesneler var, belki de yaratıktırlar… J İniyoruz, çıkıyoruz… Güzel bir sualtı trekkingi oluyor bu sefer ki dalış…
Ama birden üstüme bi ağırlık çöküyo… Karabasan mısır nedir???
Yok yok… Panikliycek bişey yok…
Üst katta ki amcalardan biri benim üstüme oturmaya karar vermiş… Yumuşak gözüktüm heralde gözüne J))
Aaaa ama ben gelemem öööle sıkıntıya… Adamı üstümden ittirince o da bi tokat atıyo bana paletiyle… Neyse ki ben yüzüme gözüme sahip oluyorum da yara bere almadan olayı atlatıyoruz… Kubilay her an müdahale etmeye hazır izliyor, Aylin ise endişeli gözlerle bakıyor… İyiyim… OK…
Çıkıyoruz diye işaret geliyo Kubilay’ dan…
Yaaaa… Nereye çıkıyoruz?… Daha bi ton hava var… Hem tekne de görünmüüüyoooo… çıkmayalıııııımmm…
Havaları söyleyince bir takım işaretler yapıyor, anlam veremiyoruz J sonunda “tamam” diyor “siz benle devam; Selçuk sen amcalarla Melodi’ yi al çık” Selçuk çıkmak için hamle yapıyor, sonra bakıyoruz yine peşimizden takip ediyolar bizi J)) derken tekneye geliveriyoruz zaten… 45 dakkacık… Tabi şimdi derinliği söyleyince biraz garip olacak 17mt… Ama canım işte yüzey beklememiz epey uzundu falan… J))) Su yüzüne çıktığımızda Kubilay “yauw ben yarım tüple daldım, nasılsa yeter diye; benimki bitti sizinki bitmedi” diyor… J))) meğer adamcaaaz ondan dalışı bitiriyomuş J))) hay Allah yaaa…
E biz ne bilelim… Hocaların da havası bitiyomuş meğer J)))))
Bu arada çıktığımız noktanın adı ne bilmiyorum ama manzara dehşet J dimdik bir kaya suya saplanmış, yüzeyi ayna gibi, üstünden çam dalları denize ulaşmak için sarkıyolar… Su altındaki manzara kadar yeryüzündeki manzara da etkileyici J
Saatlerimiz akşam 7 civarındayken marinaya yaklaşıyoruz… Otele gidip duş, üst-baş değişimi falan… Umut’ un ayarladığı bir restoranda yemeğe gidilecek grupcanak…
Şimdi size vereceğim ismi sakın unutmayın… Kefalin Yeri (0 252 614 39 18)…
Mmmmmmmuhteşeeeemmmm…
Çiğ balık, deniz börülcesi, soslu karides, kalamar dolma ve sarımsaklı ekmeklerle çatlama noktasına gelmişken üstüne portakallı laos (ayy bi dakka ağzımdan akan suları toparlamam lazım… Allah gitti klavye…) J Ve kişi başı ödediğimiz para da 35YTL… Rakılar dahil tabi… J))) valla bu yemek bütün güne değdi J))
Aylin’ le deniz kıyısında hediyelikçilerde vakit geçirerek, oraya gir buraya çık otele doğru yorgunluktan yalpalayarak yürüyoruz… Odaya geldiğimizde sanırım çoktan uyumuştuk J))
Sabah tok kalkıyoruz… Amma yemişiz yauw J)) yine de ufak bi kahvaltı edip, tekneye öyle gidiyoruz… Seyit bugün kendinde görünüyor… Dün yolculuk da sarsmış onu ondan diyor, “bugün iyiyim, dalıcam” J hadi bakalım J
Bugünkü rotamız “Afkule & Türk Hamamı”… Kubilay söz vermiyorum diyor hava durumuna bağlı… Bize siz de hazırlanın diyor. Önce Ankara grubu, sonra bizim ulu dalıcılar en son da biz atlıycaz… Dalış brifingi veriyor ayaküstü… Bu zorluk derecesi yüksek bi dalış… İniş için kılavuz falan yok; teknenin demir atması imkânsız bir derinlikteyiz… Acayip dalga var… Bize “ilk grup atladıktan sonra hazırlanın” diyor… E kalabalık etraf tabi J Atlayanlara sıkı sıkı tembihliyor… İnişte düşmeyin, panik yapmayın… Dikkatli olun… Canan Hoca “yok canııım” falan diyor da, Kubilay “ben ne dive masterlar gördüm buradan çıkan” diyor J) Ben de içimden “e peki madem bizim grubu niye burada daldırıyorlar” diye düşünüyorum…
Afkule böööle koni gibi aşağıya doğru açılan bir kovuk anladığım kadarıyla, duvarları dik iniyormuş dalışa başladıktan sonra sekiz çizerek inilmesi gerekiyormuş… Ben tabi gözlerim açık dinliyorum… Sonra 26mt’ lerde mağaranın ağzını buluyormuşsun, genişmiş, bütün ekip birlikte girebilirlermiş… Sonra oradan çıkıp türk hamamına geçeceklermiş… Mutlaka çıkılmalıymış, orada bir sürpriz bekliyormuş J çok heyecanlı… Soruyoruz, gidince görürsünüz diyor J biz hayal gücümüzü çalıştırıyoruz ;)…
“Bu dalışta balık falan görücem diye çok heveslenmeyin” diyor Kubilay, “görürseniz de orfozları falan takip etmeyin, hele yuva bulucaz falan diye hiç heves etmeyin… Gördüklerinizi bonus sayın ve geçin…” Burada esas olan dip yapısıymış…
off yaa… Acayip heyecanlı… Keşke yalnız olmasaydık J korkudan değil valla insan heyecanını paylaşmak istiyor yaa… Gürel olaydı, Aybars olaydı, haribo Tolga, Deniiiiz, Benaal, Aziz hoca… Tahsin abimiiiiz… Hocamcımı ve Erdinç’ i falan hiç demiyorum zaten J
Tam birinci grubu göndermişken, Kubilay “siz hazırlanmayın, çok dalga var daha fazla duramıycaz, biz başka yerde dalıcaz” diyor…
Ehh peki… Ne diyelim… Hevesimiz kursağımızda çıkıyoruz yukarı…
O zaman türk hamamında ne vardı, bari onu söyleyin…
Söylüyolar da… Daha bi çok canımız çekiyo… İkimiz de aynı anda “burada dalmak için bi daha gelmemiz lazım” diyoruz… Şimdi de ben söylemiyim de birlikte gittiğimizde görelim… ;)
Yine botu orada dalanları toplamak için bırakıp, devrilmeden uzaklaşıyoruz J yoksa bi daha gelenler batık dalışı yapabilecek orada J)))
Üç tüneller” denen yerdeyiz…
Hazırlanıyoruz… Seyit de bugün kendinde, o da dalacak… Yabancı amcalar yok bu sefer… Melodi ile Seyit badi; Aylin ve ben…
Tabii ki Kubilay başımızda J Tünellere kadar gitmeyiz diyor… Zaten 3. tünelden çıkınca 30mtyi görüyomuşsun… Göremiycez tünelleri… L Hiç değilse girişlerini diyorum görebilecek miyiz? Hava durumlarına göre bakarız diyor J
Atlıyoruz sırayla J Biz yine aşağıda Melodi ve Seyit’ i bekliyoruz… Geliyolar… gidicez ama Seyit bi türlü kendini ayarlayamıyor… Kubilay bize bekleyin diyor… Yüzerliğini ayarlamaya çalışıyolar…
Olmuyo…
Seyit arkasına bakmadan koşan denizatı şeklinde “önümüze gelene bin tekmeeee” diye diye gitmeye çalışıyor…
Kubilay bırakmıyor…
En sonunda Kubilay Seyit’ in koluna giriyor… Seyit ondan kurtulmaya çalışıyor… J Yüzerliğini ayarlayamadığı için ve cüsseli de bi adam olduğu için gördüğümüz manzara epey eğlenceli J)) Kubilay’ ın pek eğlendiğini tahmin etmiyoruz ama sanırım Afkule’ de atlamadığımız için dua ediyordur J)))) Biz ediyoruz J
Melodi yalnız kalıyor… Ona da bakarakoluyoruz…
Burada da manzara süper… Kardeşim burda orfozdan başka balık türü yok mu yauw???
Önce kumluktan geçiyoruz, kumda iki balık var J suratları çin ejderhalarını andırıyor J yaklaşık 20-30cm boyları, hani balık burcu işareti var ya… İki balık… Onlar gibi duruyolar… Sonra sanki benim duymadığım bir müzik eşliğinde yer değiştiriyolar… Bir süre izliyorum çok hoş J
Sonra dağlık bir bölgeye geliyoruz… off yaa… Manzara süper… Boyuna orfoz, müren falan görüyoruz J karagöz, çipura ve çatalkuyrukları saymıyorum bile… Minik kabukların içindeki yaratıklar J, kovuklardaki ahtapotlar falan… Çok güzeeeel…
Bir tepeyi aşar aşmaz aniden dönüşe geçiyoruz… off manzara muhteşem… Derken tekrar kumluğa geliyoruz… Ben kayalıkların altına bakınıyorum… bi ara kafamı bi kaldırıyorum… Aylin heyecan içinde uçma hareketleri falan yapıyo… Balık diyo… Onu anladım… Uçan balık… Tarif etmeye çalıştığı böyle bişey heralde… Büyük diyor… Kumdan kalktı… İnanmıyorum yaaa… Görmedim ben yaaa… Vatoz muydu kiiiii????
Bi de bakıyoruz ki Kubilay’ ın elinde Seyit yok… Haydaaa… Kubilay sinirli anlaşılan… Uzatmadan takılıyoruz peşine… Çıkıcaz artık, teknenin dibindeyiz… Ordaki kayanın altında bile orfoz var…
Hey kurban olduğum…
Biz bi tane gördük mü bayram ediyoduk… Şimdi başka bişey yok mu diyoruz…
Yüzeye çıktığımızda Kubilay GS bayrağı gibi… Saçlar sarı, yüz kıpkırmızı…
Seyit?
Yok…
Bi de bakıyorum ki teknede soyunuyo…
Kubilay, Hocasına Seyit’ in durumunu anlattığında “e o bilir kendi durumunu yüzerliği yoktur onun, denizatı gibi gider…” diye bir cevap alıyo J Aslına bakarsanız Seyit’ in durumunda bi gariplik yok J; adamın eğitimlerden sonra ilk dalışıymış meğer J kendimi düşünüyorum da… İyi cesaret valla Seyit’ inki… Ama tabi Kubilay da durumunu bileydi daha iyi olurdu sanırsam J
Fethiye’ de ne kadar dalış noktası var? diye soruyorum…
Ooohooo… 20’ nin üstündeymiş…
Peki, Türkiye’ de hiç dalış noktalarını tanıtan bi kitap var mı? Hani Sharme’daki falan gibi meselaaa…
Yokmuuuuşşş…
Yaa aslında dalışla ilgili yapacak ne çok şey var… Belki bir gün…
Yemeklerimizi yiyiyoruz… Akşam yemekte kaynaştığımız arkadaşlarla muhabbet ediyoruz J
2. dalış için naapıcaz acaba? Kubilay 2.dalışı da burada yapıcaz diyor… 3 tünellere…
Dalış noktasını anlatırken liderliği kendisinin yapacağını, yoksa tünelleri bulmakta zorlanacaklarını söylüyor… Sonra da bana “siz?” diyor… “E biz de sizinle gelelim bari” J
Botla gidilecek… Allaaah… Bottan atlanacak…
“Ben daha önce hiç…”
Çok dalga olduğu için bota kuşanıp da biniyoruz…
Kubilay’ ın peşinde ilk sırada fotoğrafçılar olacak Ahmet ve Bülent; sonra Umut ve Volkan; onlardan sonra ben ve Aylin; en arkada da Göktuğ ve Canan… Benim bildiğim de en az tecrübeliler liderin hemen arkasında olur; en tecrübeliler en arkada toparlamak için, fotoğrafçılar da onların hemen önünde olur; ama vardır bi bildikleri herhalde… J
Botun arkasında yanımda Göktuğ, karşımda Volkan ve Aylin’ le oturuyorum J Diğerleri de ön tarafta… Biraz heyecanlıyım… Kubilay daha önce bottan atlamamış olan var mı diye soruyor.
“Beeen… “
Regülatör ağızda, diğerleri bacaklarının arasında yine maskeni ve regülatörünü tutarak arkaya doğru bırakıyorsun kendini; botun kenarları yüksek olduğu için iyice geriye otur… BCin tercihan şiş olmasın hızla, suya çarptığında seni fırlatabilir… Ben yine de biraz şişik tutuyorum ;) suda güzel bi daire çizdikten sonra şişir…
Yola koyuluyoruz… Gerçekten de ciddi dalga var, hele açıldıkça epeyce artıyo… Zıplıyo muyuz neyiz? Ben Göktuğ’ un eline yapışıyorum, neme lazım düşerim müşerim :)) Geliyoruz atlıycaamız noktaya…
Bizi tünellerin üstünde atacaklar… Yani diğerlerini bilmem de beni attılar resmen J))))
Herkes atlıyor, en son Göktuğ ve ben kalıyoruz… Botu kullanan arkadaşla bir olup beni suya atıyolar… Ehh o kadar da heyecan yapacak bişey yokmuş her zaman ki gibi J
Canan hoca suda birden foşurdamaya başlıyo… Ne olduğunu uzaktan biz anlayamıyoruz ama can havliyle Kubilay’ a sesleniyo… O müdahale ediyo… Yok diyor değişmesi lazım… Allah allaaah… Nooldu ki? Neyse Canan hoca atlıyor tekrar bota, gidip değişip geliyor…
Bu arada biz dalgalarla oynaşıyoruz, denizin ortasında… Tam open water yani J)) e biraz da sürükleniyoruz J))) Neyse ki biz karşı kıyılara ulaşmadan bot Canan Hocayı geri getiriyor ve suya bırakıp geri dönüyor…
İniş vaktiiiiiiii…
Eveeet ne kılavuz ne başka bişey… Kendimiz kendimize ineceğiz yavaş yavaş… Altımız 17mt imiş… Mümkünse zort diye inmeyelim J
Biz Aylin’ le göz göze başlıyoruz inmeye… Aklımda sadece yüzerliğimi ayarlamak ve kulaklarım var… Sakin sakin arkadaşımla iniyoruz… Kubilay’ ı kesiyoruz… O da grubu… İndikçe hava basıyorum, süper dengeliyim, hız kontrolü de süper… Kulak eşitlemem muhteşem… bızzzlamıyolar bile… yaşşşaaasııınnn… Harikayım yauw… Teşekkür ederim… Teşekkür ederiiiiiiimmm……
Dalışa mutlu başlıyorum… Hem bottan atladım, hem süper bir iniş gerçekleştirdim… Nerdeeeen nereye… J)))
Manzara tahmin edeceğiniz gibi… Harika…
3 tüneller dedikleri… Bizim ayrık taşı alın ters çevirin, indirin aşağıya birbirini takip eden değişik açılarda 3 tanesini oturtun öyle… Ahanda öyle bir yer…
Birinci kısa, fırt diye geçip gidiyoruz… Geçtikten sonra anlıyorum birinci tünel olduğunu J İkinci biraz daha uzun… Araları da anca bi dalgıç boyu… Tek sıra geçiyoruz karınca sürüsü gibiyiz J)) Üçüncüde fotografçılar takılınca trafik sıkışıyor, Aylin üçüncü tünelin başında ben ikinci tünelin çıkışında bekliyoruz sıramızı… Bu arada arkadan beni bişeylerin ittiğini hissedince çıkıp Aylin’ in yanında bekliyorum… Üçüncüden de çıktığımızda off “süper yaaa” hareketleri yapıyoruz J)) Tünellerden çıktıktan sonra, dere tepe düz ilerliyoruz; yükseldikçe tanıdık geliyor manzara… Orası burası bakına bakına tekneye doğru yollanıyoruz…
Tam tekneye yaklaşmışken, kumluk alanda Aylin yükselmeye başlıyor… Volkan yetişiyor imdadına J bi türlü indiremiyo… Kendi bcsini bile boşalttığı halde Aylin ikisini birden yukarı çekiyo J)) Kubilay Aylin’ in cebine bir kaya parçası sıkıştırdığında anca durdurabiliyorlar Aylin’ in önlenemez yükselişini J)))
Bülent fotoğraflarımızı çekiyor… Pembe paletlerimle poz veriyorum J))) teknede epey sükse yaptı paletler J))) birisi daha patikler beyaz olmalıymış diyor… Ah be güzelim sordum alırken diyorum ama beyaz yapmıyolarmış J)))))
Neyse işte yine daldım lafa J)
Sualtı hakikaten çok güzelmiş burada J)) bu dalış iki güne bedel oluyor J))
“Yol Bitince” ekibiyle birlikte çekimi ve dalışı sonlandırıyoruz… Program Ekim’ de yayınlanacakmış Ses TV’ de…
Dalgıç olmadığı halde bizim grupta kaynaştığımız bi Hafize var, bi de Filiz, Volkan’ ın kız arkadaşı diş doktoru… Hafize bizim sektörden paslanmazla uğraşıyor… Akşam yemekten beri soruyo bana “sen ne yazıyosun?” diye…
“Not alıyorum, yazı için” diyorum…
Kimse bilmiyor ki J)))
“Çok merak ettim ver şu defteri” diyor…
“Yok şekerim, ben sana yazı halini mail atarım” J))
Yazı???
Bilmiyolar ki J)))
“Yazdım bi kenaraaaa” derken deyim sandılar J)))) ehe ehe…
E tanımıyoruz birbirimizi J)))) dalışlarda benim ne yaptığımı ne bilsinler J))))))
Tekneden ayrılmadan önce bize güzel iki gün geçirtmek için çaba harcayan Kubilay’ a hem teşekkür ediyoruz, hem de iletişim bilgilerini alıyoruz… Bu arada Aquapro marka tescilli bir dalış merkezi J lütfen yaniiii…
Yola koyulmadan önce karnımızı doyurmak için Volkan, Filiz, Umut ve Bülent, Seyit, Aylin ve ben çarşı içinde bi pideciye gidiyoruz yine Umut’ un tavsiyesi üzerine… Eski cami yanında “Nefis Pide”… Hakkaten pideler ve ayranı nefis J Karnımız tok, sırtımız pek İzmir’ e doğru yola koyuluyoruz orfoz desenli rüyalarla; direksiyonda Bülent…
Daha keşfedecek çok dalış noktası, öğrenecek çok şeyimiz var…
Ahh hocamcım aahh… Dediğin gibi Fethiye güzel de, güzellikleri dostlarla paylaşmak daha güzel…
Pardon yaaa… Son bişey Bülent’ e de teşekkür etmem lazım bu gezi için… Keyif almadık diye üzülüyor hala ama değil vallaaa… Güzeldi… Sadece alıştığımız gibi olmadığı için yadırgadık… E her istiridyeden inci çıkacak diye bi kural yok ;)
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

1 yorum:

  1. not: bu yazıda adı geçen Canan Hoca ile ilerleyen zamanlarda daha güzel gezi ve dalışlar gerçekleştirdik... istiridyede de inciler zort diye oluşmuyo tabii... sevgiler Canancım...

    YanıtlaSil