13 Şubat 2011 Pazar

Fethiye, biz yine geldik ama bu sefer ailecek :) (22-23.Eylül.2007)

22–23 Eylül’ de Kalkan’ a gidecektik ama elimizde olmayan sebeplerden dolayı rotamızı çevirmek durumunda kaldık…
Fethiye mi Marmaris mi?
Fethiyeee…
Nerdeyse 1,5 ay önce başka bişey istesem olacakmış meğer…
Fethiye’ ye gidiyoruz, hem de ailecek… J Ulu dalgıçlardan Volkan ve Umut bize misafir J)) son gün Umut’ un işi çıktığı için gelemedi, Volkan yılmadı amaJ
Cuma gecesi 01.00de önce Aziz, sonra Karşıyaka nikah dairesinin önünde ayaklarında paletleriyle bekleyen Julian ve Benal, onlardan sonra Şüko alınarak; Alsancak’ tan Deniz’ i de katarak; Hüseyin abinin kullandığı; Mehmet Hoca, Bercis, Defne ve Defne Kemal’ in de içinde olduğu arabamız Efes şantiyesinden Aylin, Volkan ve beni de alıp yola koyuldu.
Çok fazla gidemedik…
Otobandaki mola yerinde durup yanımızdaki yiyeceklerin bir bölümünü hemen tüketmemiz gerekiyordu. Hem pakette duracağına midemizde duraydı… Hem de yemesek nasıl rahat uyurduk… J (Benal’ in ısırganlı böreeene bi alkış alalım lütfen…)
Epey bir muhabbet ve şamatadan sonra uyku moduna geçmeye karar verdiğimizde Volkan zaten arka 4lüde, Defneler de onun önünde çoktaaaan rüya görüyorlardı. Biz de kah uyur kah uyanık Fethiye’ ye erdik…
Önce oteli bulup, eşyalarımızı odalara atıp, kahvaltımızı yaptık. Bu arada internetten otel seçmenin de epey riskli olduğunu öğrenmiş olduk J)))) Mehmet Hocanın yaptığı telefon görüşmesinde “tadilattan yeni çıkan” otelin aslında eskitme yaptığını anladığımızda biraz geçti J)))) Fakat kahvaltıları güzeldi Allah için J
Tekrar arabaya doluşup yaklaşık 10mt ilerdeki marinaya vardık J)) tekneye yerleştik… Tekne bizim… Kubilay gitmiş, bize 1 kaptan, 1 dalgıç, 1 de mürettebat bırakmış J))) Bizden başka da kimse yok… Tekne gerçekten bizim yani…
Afkule diyor Mehmet Hoca… Kaptan fırtına diyor… Bakıyoruz dalga boyu 15cm J))))) ya var ya yok…
Takımları hazırlayıp hemen tam kadro minderlere uzanıp uyuyoruz…
İlk dalış “sarıyarlar”da… 27mtye apiko inilecek (annecim annecim J), hemen bi mağara varmış… Sonra kıyın kıyın devam edicez… İlerden tekne bizi topluycak J
Kuşanıp, atlıyoruz… Teknenin dalgıcı ekip lideri… Aziz, Mehmet Hoca; onların arkasında Defne ve Şükriye var, onların arkasında Aylin’ le ben, bizim arkamızda Deniz, Benal, Julien, Volkan… Ama tabi inişte ben yine su üstünde nefesimi ayarlayamayıp, bir süre nefes çalışmaları yapıyorum J sonra başlıyoruz inmeye…
Ben kulak dengeliycem diye 2 ileri 1 geri şeklinde Mehmet Hocayla gözgöze arada Aylin’ i de keserek iniyorum… Arada konsola bakıyorum 3mt. Yauw niye inemiyorum ben…
İnmeye devam ediyorum… Mehmet Hoca ve Aylin badimle OK’ leşiyorum… Konsola bakıyorum 3mt… Allah allaaaah… Nasıl olur yahuuu…
Kafamı kaldırıp yukarı bakıyorum…3 mt. den çooook…
Anlaşıldı… Mehmet hocaya işaret ediyorum… Konsolun bozuk olduğunu söyleyeyim de J… Neyse biraz uzun sürse de inişi tamamlayıp yola koyuluyoruz…
Bi geçit var… Herkes tek tek geçiyo, kapıda Mehmet Hoca bekliyo… Ordan sonra yola koyuluyoruz… Mağara dedikleri heralde bu geçit değildir… J)) Çıkınca öğreniyoruz orasının olmadığını, liderimiz Aziz’in makinesini gösterip giremezdiniz diyor J)))))
Aziz fotoğraf çekerken dura kalka bizim sıralara kadar gelmiş J o durunca biz de duruyoruz… J)) manzara çok güzel… Etrafa bakına bakına gidiyoruz…
Balıklar da artık tanıdık J ama o da ne bi balık var… Yüzgeçleri fırfır gibiii… Çok şirin yaaa… Yan döndü, öööle gidiyo J)) Ama aslında bildiğimiz balık formunda J)) çütre balığıymış…
Yazıyı yazarken internetten bakim dedim… Dünyamızdaki en uzun isimli balık buymuş J))))
Vallaaa Hawaideki adına bakın: humuhumunukunuku-apuaa J)))))
Neyse biz dalışımıza geri dönelim J Bu arada geçen hafta içinde bir sohbet esnasında dalış sırasında reiki yapılması falan gibi bir konu konuşulmuştu, birden aklıma o geldi. Ben de reiki 1 eğitimliyim ya hadi bi deniyim dedim…J Ufak bir chakra dengelemesi yaptım dolaşırken… Aman yaa… Ne güzel oldu… Hiç böööle hafif hissetmemiştim, nefesim hiç bu kadar muhteşem olmamıştı J)) ama çok kısa sürdü… bi daha ki sefere önceden çalışayım bari…J
Ehh … Bakına bakına dolanmaya devam…
Dikkaaaat!!!!! Aziz durduuuuu…
Biz tabi onun kadar sıkı fren yapamıyoruz… J
Fotoğraflar çekildi… Yola devam J
Bu arada minik gümüş balıkları, nasıl şıkır şıkır, parıl pırıl sürü halinde dans ediyolar… Yaa ne düşündüm biliyo musunuz? Bu balıkların dansını seyrederken, hafif bi de müzik olsa fonda J))
Sonra koca bi barbun, burnunu kuma sokmuş, etrafı karıştırıyo… Ya barbuncum ama fotoğraf çekenler var, bulandırma ortalığı ;)
Ayy ben ne gördüüümm… Hani görememekten yakındığım inek desenli tavşanlar vardı yaa… Ailece toplanmışlar 5–6 tanesi bir arada… Sonra minik bi tane de mor tavşanla oynadık Aylin’ le birlikte J çok şirinleeeerrr…
Önümüzden yukarıyı işaret ediyolar… Kafamı kaldırdığımda o da neeeeeeee… 5–6 taneydiler galiba… Kalamariiiiiiii…
Evet... Gündüz gündüz… Hem de benim çok yakınımdaaa… Gözleri ne kocamanmıııışşş… Ne güzel gidiyolar fıldır fıldır… Ay çok güzeller yaaa… Bırakıyorum kendimi onları seyre dalıyorum…
Çok güzelleeeeeeeerrrrrrrr…
O sırada Mehmet hoca korna çalıyo…
Vaaak vaaaaaak…
Bana mı ki diye dönüyorum J a-aa baya bi yükselmişim… Gel gel yapıyo bana… J İniyorum tekrar… Devam ediyoruz…
Aziz, Mehmet Hocaya lideri soruyo ;)
Gitmiş J)))
Yola devam… Arada hocamcım bana derinliği gösteriyo J tekneye varıyoruz… Çıkıyoruz; çok güzel bi dalıştı… J e tabi 60dk, 31mt… Güzel işte J))
“Ben biraz yavaş mı indim?” diye soruyorum… “Evet, ama önemli olan dengelemeni yaparak inmen… Aceleye gerek yok… Sen kendi ayarına bakacaksın” diyo Hocamcım…
Çıktığımızda tekne güzel bi koya girmiş… Makarna, köfte, salatadan oluşan mönümüzü alt kattaki masalarda İtalyan aileleri şeklinde bir şamatayla yiyiyoruz…
E öğle yemeğinden sonra ne yapılır?
Tabii kiiiii öğle uykusu… Hadi gidip uyuyalım J)))
Uyanıp denize giriyoruz…
Kıyıdan “burda bi orfoz yavrusu vaaaaaaaaaarrrrrr” diye haber geliyo…
Ama bu orfoz yavrusu değiiiiiiiilllllll…
Bebek bebeeeek… Akvaryum balığı boyutunda… miniş bişiiii… Kuyruğunun kenarı da bembeyaz… Kendisi minicik… Orfoz bebeee…
E artık 2. bi dalış yapalım diyoruz…
2. dalışımızı da Şahin Burnunda yapıcaz… Yine tek yönlü dalış olucak… Tekne bizi atıp, takip edecek, çıkınca da durup alıcak J))
Biz yine aynı sıralamada ama bu sefer yerli rehberi teknede bırakarak atlıyoruz, başlıyoruz dalışa… En arkada Julian dalış boyunca elinde uçan balonuyla geliyor… Tekne bizi takip etsin, diğer teknelere de “dalgıç var” manasında heralde J
Aşağının manzarası güzel… Biz Aylinle yine badi badi gidiyoruz… Bir kayanın kovuğunda koca bişey gösteriyo Aylin… Aziz’ e de göstermek ister gibi… Sanırım fotoğrafı çekilesi bişey… Bakıyorum ki koca bi istiridye (yani istiridye değilse de o gillerden bişiii)… Devam ediyoruz…
Amfora parçaları var etrafta… Yaaa bi daha ki sefere şu amfora tarlası denen yerde dalalıııııııııımmmmm… Su testisi suyolunda kırılır misaliii… Bi yakınlığımız var amforalara J)) Kukuleta gibi kafaya geçiyo ya bi de bunlar… Çok eğleniyoruz…
Aziz bir takım hareketler yapıyo… Uzuuun diyoo… Dönüyo diyo… Başka ne diyo… Anlamıyorum… İleriyi gösterdiğinde ise baracudayı görüyorum… vaaayyyy… Meğer etrafımızda dönüyomuş J
Bu arada bi vızıltı başlıyo… Allah Allah benden mi çıkıyo bu ses… bu ne yaaa??? Ben etrafıma bakınmaya ve kendi etrafımda dönmeye başlayınca Aziz anlıyor sıkıntıyı… Yukarıyı işaret ediyo… Haaa… Tekneymiiişşş… Aman yaaa… Neyse balonumuz var… Kafamıza çapa atmazlar heralde J
Biraz ilerde çıkıyoruz zaten… 23mt derinlikte yine 60dklık bir dalış yapmışız… Tekneden güzel bi dalış oldu diyolar J)))) nerden biliyolarsa… Heralde uzuuuun uzuuuun gezdik diye J))
Teknede bizden başka kimse olmayınca erkenden limana dönüyoruz… Aman pek güzel bişey bu yauw… Tek grup… Dalınacak dal… Çıkılacak çık…
E madem erken döndük… Mümkünse de otelde vakit geçirmeyelim… Kayaköy’ e gidelim miiiiiiiiii…… Hadi gidelim… Doluşuyoruz arabamıza… O yol mu bu yol mu derken… Likya Yolu tabelalarını da takip ederek, yolu buluyoruz…
Süper… Gezilecek gez… J
Fethiye’ye 8 km uzaklıkta bulunan Karmilassos antik şehri üzerinde 14.Yy’dan başlayarak kurulmuş eski bir Rum yerleşimi olan Kayaköy’ün geçmişi MÖ.3000’lere kadar gitmesine rağmen antik dönem kalıntılarından günümüze MÖ 4. YY’a tarihlenen az sayıda lahit ve kaya mezarları ulaşmıştır. Kayaköy’ün eski adı Levissi’dir. Kayaköy’de her biri 50 m2 den büyük olmayan, manzara ve ışık açısından birbirinin önünü kapatmayan, genellikle alt katları kiler görünümünde ikişer katlı ve girişte çatıdaki yağmur sularının toplandığı zemin altı sarnıçların olduğu,3500–4000 konut bulunmaktadır. Konutların yanı sıra evler arasına serpiştirilmiş çok sayıda şapel, iki büyük kilise, bir okul ve bir gümrük binası yer almaktadır. 1922 Yılına kadar yaklaşık 25.000 nüfusu, tümüyle yöre taşından yapılmış tipik Akdeniz mimarisi özellikleri taşıyan 4000 konutu, okulları kütüphanesi, irili ufaklı kiliseleri, yüzlerce iş atölyesi, hastaneleri, eczaneleri ile yüksek bir ticari, sosyal ve kültürel yaşam çizgisini yakalamıştır. 1922 yılında Türk ve Yunan hükümetleri arasında imzalanan bir “nüfus değişimi” anlaşması uyarınca, Kaya Köyü’nün Rum ahalisi ile Batı Trakya’da yaşayan Türk ahali karşılıklı olarak yer değiştirmiştir.1923 yılından sonra Batı Trakya’dan gelen yeni sahiplerince tamamen terk edilen Kaya Köy, bugün hayalet şehir görünümündedir. Kaya köyü restore edilerek örnek bir ”Dostluk ve Barış Köyü olması için çabalar halen sürdürülmektedir. Evler bütünüyle koruma altına alındı ama bu işin epeyce geç yapıldığını siz de göreceksiniz. Eski adı Levissi olan köyde iki kilise, 14 şapel ( küçük kilise ) vardı... Taksiyarhis ve Katopanayi kiliseleri çok harap durumda. İkincisinin ahşap kapısı Fethiye Müzesi'nde; Panagia Pirgiotis Kilisesi (Aşağı kilise) ise iyi durumda. Freskleri ile ilgi çekici bu kilise, ziyaret etmeye değer.
( daha detaylı bilgiler için : http://www.kayakoy.net/kayakoy.html (en güzeli bence :) adam arkeolog) http://www.karmylassos.com/kayakoy.htm   (Allah allaaah neler var yauw…))
Bence güzel ve etkileyici… Gerçi biz aşağı kiliseyi gezemedik… Bi de aslında bi manastır varmış daha önce duymuştum ama… Uzak… Burayı gezmek için, yani etrafında gidilecek yerler dahil bir gezi için tüm günü ayırmak lazım J… Ama biz Kefalin Yerinde bekleniyoruz…
Bi koşu otele dönüp hemen hazırlanıp, kolesterolleri tavan yapmak için koşuyoruz yemeğe… Yine muhteşem bir mönü… Yine muhteşem bi lezzet… Yaa yazının burasında hep ağzımın suyu akıyo J Sanırım gezi boyunca fotoğraflamadığımız tek şey yemeklerdi J))) makinemiz olmadığından değil… Fırsat kalmadı J))))
Sabah 8.30da tekneyi hareket ettirebilirsek, fırtına çıkmadan J)))) Afkule’ ye gitme şansımız olabilirmiş… Onun için çok oyalanmadan gidip, yatıyoruz…
Sabah dediğimiz saatte teknedeyiz… Yola koyuluyoruz… Şu burundan çıkınca anlıycaz gidip gidemiyceemizi diyo kaptan… Dalga boyu 15cmi bulmadı… İyi iyi… Deniz nerdeyse ayna, çok hafif kıpırdıyo sadece… J Ama tekne enteresan en ufak bi çalkantı acayip sallıyo tekneyi… Buranın tekneleri böööleymiş… J
Burnu dönünce karar veriliyo: tamam gidiyoruz…
Bende fazladan bi heyecan var… Yahu nooluyorum… Anlamıyorum… Nefes nefeseyim… Neyse suda geçer... Atlıyorum…
Aylin’ in yanına gidiyorum kafamı suya sokup nefesimi ayarlayayım diyorum… Aşağı bakınca kafamı kaldırıp Aylin’ e ben dalmasam mı acaba diyorum J Aylin cesaret veriyo… “İki dakika böyle oluyosun, sonra geçiyo, hadi…” diyo… “Mehmet Hocaya yakın olalım” diyorum… Noolcaksa, kurtarıcım ya… J Volkan liderlik yapıcak… Bu sene 3.dalışı burada J Mehmet Hoca “benden aşağıda olmayın beni referans alın” diye tembihliyo… Çünkü referans alınacak bi yer yooooooookkkkkk………
Duvar dalışı dendiğinde sandığım dümdüz bir duvar duruyo karşımda… OOOOFFFFF… dip yok demişlerdi yaaa… Valla da yok…
Şimdiiii… Düz dik bir yüzeyde yarım bir koni biçiminde bir boşluk düşünün… Bu koninin tepesi su yüzeyinden 1–1,5mt yukarıda, altı da 70mt aşağıdaymışşş… Bi de fazladan 27mt civarında ayrıca bi mağara varmış… Mağara dedikleri de oyuk… J
Başlıyoruz inmeye… Ben yine 2 ileri 1 geri… Grubun mehteranı şeklinde iniyorum J Aylin’ e bakıyorum asansöre binmiş gibi iniyor… Mehmet hocaya baka baka iniyorum… bi ara Aylin’ e bakıyorum benden çooooooooook uzakta ve sanki bana bakarak geri geri gidiyo… Mehmet hocaya işaret ediyorum…
badim… badiiiiiiimmm……
Mehmet hoca Aylin’ e bakıyo… Bi sorun yok… Bana da işaret ediyolar…
OK…
Tamam tamam… Ben de geliyorum…
Sonra kovuğa doğru çağırıyo bizi… Sokuyoruz burnumuzu… Ben mağara deyince baya bi mağaraya giricez sanıyodum… Meğer oyukmuş sadece… Feneri yakıyorum… etraftaki renkleri göreyim, taşların altına içine bakayım diye J Tam elimin altında bizim inşaatlarda kullandığımız sıva filesine benzer bişey var… Allah Allah ne işi var burada diye düşünürken; aklıma geçen sefer Bülent’ in “beyaz mercan gördüm” dediği geliyor… Beyaz mercaaaan buuuu… Tül mercaaaan…
Etrafta bakacak o kadar çok nokta var ki… Burda çok zaman geçirmek lazım aslında… Kovuğun da içinde şööle bi dönüp çıkışa doğru gidiyoruz… Aslında oranın çıkışında yanlış hatırlamıyorsam 40mtlerde dar bi giriş varmış, 25mtden çıkıyomuş… Tabi biz buraya girmiyoruz, 33mt dip yapıp J duvarın kenarından kenarından ilerliyoruz… Sol tarafta duvar, sağ tarafta ise sonsuz bir mavi… Sanki mürekkep şişesinin içindeymişiz gibi J
Türk Hamamı ya da Meksika Şapkası denen yere doğru ilerliyoruz… Girişinde 2 koca kaya var… Önümde Aziz, arkamda Aylin… İki kayanın arasında bi hareket var…
Duruyorum…
Asker balıklarının en kocamanını görüyorum… Ama onun arkasında biri daha var… O da bana bakıyo… Sonra biraz saklanıyo… Ama meraklı tekrar çıkarıyo kafasını bi daha bakıyo… Kim olduğumdan emin olamadı J ve işte o zaman gözgöze geliyoruz… Asker balığının koca bir orfozu koruduğunu anlıyorum… Arkalarını dönüp gidiyorlar…
Ama ben gidemiyorum… bi daha görür müyüm acaba diye… Oraya bakıyorum, buraya bakıyorum…
Yoklar…
Şimdi anladım dalışlarda neden balık takip etmeyin diye uyardıklarını… Şimdi anladım… Çünkü bakışları o kadar davetkâr ki… İnsanın gidesi geliyor hakkaten J… aman kanmayın sakın…
Hamamın girişinde Mehmet Hoca kamerasıyla her gireni belgeliyo…
Feneri işaret ediyo… Işık engel mi… Kapatıyorum…
Bi daha işaret ediyo… Haa ona tutcakmışııım… J
İçerde dolaşıyoruz… Off yaa… Çok güzeeel…
Girdiğimiz yere baksanaaa… Manzara süper…
Hadi yukarı da çıkalım… Çıkıyoruz…
Çok güzel, çok güzel, çok güzel…
Grubun çoğu hamamda tellak olarak kalmaya aday oluyor… Ama tekne bu dalışımızı 45 dakika ile sınırladı J bi çıkıyoruz hamamdan, kapıda bekliyolar… Aziz deko yapıcam deyip bu keyfi 3dk daha uzatabiliyor ancak J))
Evet… Muhteşemdi… Dalış hayatımın ikinci süper dalışıydı bence… J İlki yatak odasında balıkların beni dalmayı başardığım için tebrik etmeye geldikleri gündü; J ikincisi de bugün…
Galiba ben bu iniş heyecanlarının müdavimi oldum J
İkinci dalışı akvaryum dedikleri dalyan koyunda yapıcaz… Hani bodrumda balık beslediğimiz yer vardı ya orası gibi bi yer… Balıklar biraz arsızlaşmış burda J)) yemeği dönüş yoluna bırakmaya karar veriyoruz… Biraz dinlenip, dalıcaz…
İşaret geliyor… Bu dalışa tekneden kaptan da katılıyor, diğer dalgıçla birlikte… Onlar da son dalışlarını yapıp sezonu kapatıyolar… Aslında buralar için erken bi kapanış ama…
İniyoruz ve kara solumuzda ilerliyoruz… Kumlukta, o hani ejdere benzer balıklar, dil balığı falan… Sonra bi ağaç denize gömülmüş J onun etrafında, üstünde falan pozlar veriyoruz…
Tam şamata gezisi şeklinde…
Dere tepe dolanıp, 25mt.den geriye dönüyoruz, balıkları beslemeye… Bu balıklar bi acayip hakkaten… Kaptan ekmek getiriyo bize… Nerdeyse kuş gibi elimizden yiyiyolar… Etrafımızda dönüyolar… Süper… öööle küçük falan da değiller haaa… bi tanesi hele “bakanlar çekilsin başbakan geldi” der gibi geliyor… Kocaman… Biz ona bakaduralım bu arada aramıza bir barakuda dalıp çıkmış… Videolarda Mehmet Hocanın telaşla onu göstermesi, Aziz’ in gidişini çekebilmesi falan gözüküyo…
Evet evet valla atmıyorum… Ben göremedim ama Aylin kuyruğundan görmüş J)) o kadar hızla ekmeği kapıp geçip gitmiş ki…
Biz balıklarla oynuyoruz… Aziz’ in elinde kamerası bizim fotoğraflarımızı çekiyo ya, poz veriyoruz ona… Duruyoruz ööle… Çıkınca niye mıhlanıp kaldınız video çekiyodum demez mi ·))))) ?
50dk sonunda, e hadi artık çıkalım zahmet olmazsa deyip çıkıyoruz…
Daha yemek yiycez…
Üstümüzü değişip, eşyalarımızı toparlıyoruz… Dönüşe hazırız… Makinelerdeki pozlara bakıyoruz… Ama biticek gibi değil… CD yapacaklar… Sualtı ve yeryüzü fotoları toplam kaç tane bilemiyoruz…
E şimdi nereye gidiyoruz… Saklıkent’ e mi gitsek ki… Gezesimiz var ya… Ama yarın pazartesi… Hatırlatmak gibi olmasın da iş var, okul var… Hadi bakalım, yolcu yolunda gerek… Zaten Hüseyin abi de bizi terk etti… Arabayı Mehmet Hoca kullanacak…
Yola koyulduktan sonra ancak Akyaka’ ya kadar gidebiliyoruz… Orada bi mola verelim… J Yemek için erken daha… Zaten yanımızdaki yiyecekleri ancak bitirebildik J))) Çay- kahve içicez deyip bi restoranın önünde duruyoruz ama iner inmez hepimiz, ilerdeki bi eve doğru koşar adım ilerliyoruz… Adam evinin terasına koca bi teknenin yarısını yapıştırmış J))) Neyse işte… Yeryüzünde de görülecek, gördükçe şaşılacak bi sürü şey var…
Yağmuru takip ederek, onun serinliğinde ve tazeliğinde geri geliyoruz, İzmir’e… Nereye gittiğimiz değil bir arada olmak önemli olan, gittiğimiz yer güzelleşiyor zaten J dostluğunuz için teşekkürler…
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder