23 Şubat 2011 Çarşamba

2009 sezon açılışı-Çeşme (11 Nisan 2009)

Yaaa… Dile kolay 6 ay geçti Adrasan’ dan bu yana…
O kadar iyi biliyorum ki… J)) tamı tamına 6 aydır dalışsız ve ehliyetsizim…
Cumartesi dalışlara, Pazartesi günü ehliyetime kavuşuyorum J
Bu arada benim biricik badim İstanbullu oldu… Bu hafta İzmir’ deydi, gitmeden dalış da yapalım dedik… Çeşme’ de sezonu açalım dedik…
Ekibe haber saldık… Toplaştık, dalmaya geldik… Aylin, Nuri, ben, Kerim, Julien, Aziz, Gürel, Başak, babası Ayhan Bey, yeni tanıdığımız dalgıç Rauf, dalgıç taifesi olarak; Nurinin küçük kızı Asya, yeni arkadaşımız Ayşe de teknenin kuru bölümünü temsilen açıldık denize… Tabii Mehmet–20 Hoca, Erdinç, Bercisuz, Doruk ve küçük Tolgayla birlikte…
Bugün derin dalıcaz diyor Mehmet Hoca…
Biz badimle ya unuttuysak endişesi taşısak da eskisi gibi heyecandan midem bulanmıyor artık benim J elbise bedeni ve ağırlık miktarlarında da mutabık kaldıktan sonra hazırlıklarımızı tamamlayıp muhabbet faslına geçiyoruz…
İlk dalışı Kumbara’ da yapıcakmışız yaşşasııııınnnnn… O kaya sandığımız orfoz hala orda mıdır hocaaaammm…
Kerim yeni makinesı ve housingiyle meşgul, Julien flaşlarını takıyor… Çok işimiz var çookkk J e dalışları özlemişiz, birbirimizi özlemişiz… Gırgır şamata gidiyoruz kumbarada biriken balıkları saymaya…
Bugün bir de görevimiz var…
İkinci dalışı da Galeri’ de yapıcaz… Hem Fenasiyi ziyaret edicez, hani şu bizim kafasız erkek heykeli J hem de yeni batık için yer beğenicez…
Kumbaraya geldiiiiikkk… Birinci grup Julien, Aziz, Kerim atlıyolar… Biz onların dönüşünü bekliycez… Olsun zaten çoktan hazırız ki J
Kabarcıkları takip ediyoruz, yaklaştıklarını görünce kuşanıyoruz, dayanacak halimiz kalmadı artık… Serin sulara kendimizi atasımız var J
Serin derken ne kadar yanıldığımızı suya girince anlıyoruz…
bbbrrrr… buzzz buuuzzz…
Hadi hadi sallanmayın bir an önce inelim aşağı…
Sanki orda üşümüycez J))) olsun bi yere giriyoruz ya denizin içi de olsa üstünden daha korunaklı, rüzgar yok bi kere J
Biz badimle arkadayız, küçük Tolga kâh yanımızda kâh arkamızda… İndik bakalım derinlere…
Allah Allah… hiç yabancılık çekmedik bu sefer… 6 ay önce değil de sanki geçen hafta dalmışız en son… badimle OK’ leşiyoruz, gülümsüyoruz, göz kırpışıyoruz J resimlerden de bildiğiniz gibi kaynatıyoruz yani J))
Ben elimde kamera güzel fotoğraflar çekmek istiyorum… Hani kompozisyon güzel olsun da daha da önemlisi net olsun J))) henüz pek beceremiyorum net çekmeyi, zaten hafif bir teknoloji düşmanlığım var, mümkünse bi düğme olsun hayatımda…
Oydu buydu derken, küçük bişii var macro çekmem lazım falan derken arkadan bir düdük sesi, bir düdük sesiii…
nooluyo diye kafamı bi de çeviriyorum kiiii…
bir sürü…
akyalaaaaaaarrrrr…
Uzaklaşıp gidiyolar… Ben arkalarından kör kör bir iki fotoğraf çekiyorum ne çıktığını görmeden…
Onlar yoluna biz yolumuza derken; bi de bakıyoruz ki yine gelmişler… Bu sefer Aylin Tolga ben yaklaşıyoruz sürüye… Onlar da bizim kadar meraklılar… Ben deklanşöre bastıkça, flaş çakıyor, flaş çaktıkça onlar etrafımda dönüyor, akyalar yaklaştıkça ben basıyorum… Ben bastıkça onlar yaklaşıyor… Gidenler merak edip geri geliyor… Etrafımız sarıldı, teslim olmak istiyoruz biz bu zevke J ama bi yere kadar… Bizim dönmemiz lazım, hatırladınız mı biz balık değiliz ya… Geri geri mendil sallayarak vedalaşıyoruz akya sürüsüyle…
Tekneye çıkıp basıyoruz çığlığı “kumbarada ne çok balık birikmiiişşş…” bakıyo bizimkiler nooluyo diye… Kelimeler kifayetsiz ya kameradan gösteriyoruz hemen… Tezahüratlar artıyo tabii J
İkinci dalış öncesi yemek yiyoruz, Bercisuz döktürmüş yine... J
Galeriye sadece Mehmet, Erdinç, Aziz, Julien dalıyo; aşağıda çalışacaklarmış çünkü… Bizi Dorukla yatak odasında daldırmaya karar veriyolar… İtirazımız yok, dalalım da… Ama şu heykelin de fotoğrafını çekmek istiyorum ben J bi dahaki sefere artık J
Kuşanıp atlıyoruz, beklemeden de inişe geçiyoruz… Soğuk değil buz… Bu sefer sanırım kulaklarım düştü J
Yatak odası her zaman ki gibi çok güzel…
Dondum dondum…
anlatamıycaamm… hadi çıkalım yaaa…
nuri bile dondu wallaa…
ayy nerde bu tekneee…
koşuuuunnn… sağ ayak baş parmağımdan donmaya başladım beeeennn…. J
Tekneye vardığımızda çenelerimizden çıkan takırtıyla geldiğimizi anlayıp bizi hızla yukarı alıyolar…
Üşüdüğü için dalmayan Rauf’ la Ayşe bana senin rengine nooldu diyolar şaşkınlık dolu bakışlarıyla; ben de beyazlamış mıyım diye gülüp giyinmeye koşuyorum… Meğer sonra itiraf ediyolar beyaz değil hafif lilaymış rengim J))
Ooff… nasıl ısıncaaazzz…
çaylarımızı kahvelerimizi alıp, atkılarımızı berelerimizi sarınıp keyif faslına geçiyoruz dönüşte…
Üşüdük falan ama değdi di mi… arındık şöööle… J
Bol dalışlı
Bol dalgıçlı
Bol balıklı
Bereketli bir sezon olsun…
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder