7 Şubat 2011 Pazartesi

KSM ile Bodrum' dayım...

Söylemiştim ya KSM Bodrum’ a gidiyormuş ben de gitmeyi düşünüyorum onlarla diye… Hani Savaş Hoca’ ya da mail atmıştım ama cevap gelmemişti :) Daha sonra Ayça Hoca’ dan geldi cevap. Ayça, Savaş Hoca’ nın kardeşi ve belli ki grubun da organizasyonunu ve anneliğini üstlenmiş durumda. Atlayan herkese BCin şiş mi diye sormasından anlamadım sadece :) gözleri dört dönüyor, herkesi kontrol ediyor.
Off yine lafa daldım ben yaaa… Neyse işte, cevap da geldi ya ben gidiyorum Bodrum’ a… Hem de dalış dünyasında tanımayanın taş olduğu Pertev’ in teknesinden dalmaya…
06.07.07
Bu gezi faslı aslında Cuma’ dan başladı…
Biliyosunuz bende ne maske ne palet…
E el içine çıkıcaz azıcık kendimize çeki düzen verelim diye hiç değilse bi maske aliiim dedim :)
Daha önce uğradığım ve “çift renkli maske var mııııııı?” diye sorarak dumur ettiğim malzemeciye yolum düştü…
Herkes açık palette hemfikir olunca bu kadar insanın vardır bi bildiği dedim… Beğendiğim, almak istediğim paletlerin takım maskeleri de vardı :) hadi dedim şimdilik maskeyi alayım…
Bir gittim ki benim istediğim renkte ne palet var ne maske :) hay Allah falan derken, Oğuz Bey en azından isterseniz bi ayakta deneyin paleti dedi. Ben tamam deyince de açtı sandığı. Bi de baktık ki paletlerin mavisi değil ama pembesi var :)
Ne gülüyosunuz yaaa… Pembe işte… Bildiğiniz kız çocuuu rengi :)))
Verdiler bana patikleri, paletleri giydim, pek cici :)
Bu patiklerin beyazı yok muuuuuuu?
Yokmuş… :))
Ama takım maskeden yook :) e onu da bekliycez artık…
Takım olsun…
Başka maske verelim, pembe bant takalım diyo Oğuz bey…
Hayır olmaz, ben takımını isterim…
Adamcaaz beni yavaş yavaş tanıyo işte :))) gelince haber verecekler… Bu arada Oğuz Bey hem Dolphinland’e hem KSM’ ye selam söylüyor…
Hmmm tanıyosanız biraz kopya verin KSM’den kimle daliiim diyorum; hepsi sağlam çocuklardır diyor… :) görücez bakalım..ne kadar sağlamlar, bana bile dayanabilecekler mi ;)
Ben paletlerimi, patiklerimi veee 13’ ündeki gece dalışı için fenerimi alıp çıkıyorum.
Tekrar işimin başına dönüyorum, zaten biraz erken çıkıcam bugün… Bodrum’ a Feryalle birlikte gidicez.
Evşen İstanbul’ dan 19.30 uçağına biniyo. Onu Milas’ ta alandan alıp Bodrum’ daki evlerine geçicez…
Bütün bu planımızı bizim yolda bir çöp şiş bir de outlet dolayısıyla verdiğimiz molalar sayesinde biraz gecikmeli ama nerdeyse vaktinde gerçekleştirecektik aslında eğer havaalanında dış hatların önünde beklemeseydik Evşen’ i :)) yaaa ama napiiim havaalanına benzer tek bina orasıydııı… Meğer iç hatlar barakalardan servis veriyomuş :)))
Neyse sonuç olarak Bodrum Yalıkavak’ ta Evşen’ in anne ve babası Tanju Bey ve Nur Hanıma kavuştuk. Terasta gece beslenmesi ve muhabbetin tadına doyamadık… Fakat sabah erken kalkacağımız için izin isteyip odalara dağıldık…
Sabah uyandırma görevi Evşen’ in…
07.07.07
Sabah 08.00de ayaktayız… keşke 07de kalksaydık yaaa…. :))) Bugün 7.7.7 ama bizim aklımızda dalıştan başka bişii yok :) Benimse dalıştan başka paletlerim var aklımda…
Heralde rahat ederim di miiii?
O kadar insan kullanıyo ve rahat diyo yaniii…
Ağır gelir mi ki?
Patiklerle nasıl olacak?
Ayağımdan çıkar mı ki?
Ayyy ya çıkarsa?
Aman kızım yaaa pempe kız çocuuu paleti aldık işte lightından o da ağır gelmez heralde…
Yanımıza yiyecek bişeyler almamız lazım… Pertevin teknesinde daha önce tecrübesi olan bi ben varım :) Patik meselesi süper oldu onun için ;) teknede ayakkabı yasağını hatırlarsınız :))
Neyse biz Yalıkavak’ tan simit, çörek vs alıp, çayı teknede içme hayalleri ile koşarak gidiyoruz TMT’ ye… Tekne orada bağlı… Yolu pek kolay olmasa da kaybolmadan buluyoruz :)
Tekneye geldiğimizde bizden önce gelmiş 1–2 kişi var… Kim kimdir bilemiyoruz tabi daha… Çantaları ellerinde uzun ip bellerinde biz gideriz dalışa şeklinde tek sıra KSM geliyor birazdan…
En önde dalgalanan saçlarıyla bir amazon… Ayça… Beni hemen tanıyor :))) sanırım mailden dolayı :) sonra sırayla selamlaşıyoruz… Emin… Hakan… Murat… Sinan… Minik kuş (adının Metin olduğunu ertesi gün öğreneceğim :))… Baaali Bey (Mr. Baaali in Bali :)) nargile Baali de diyorlar… Öğrendiğime göre Sharm gezilerinde içtiği nargileden çok dalışlarda havasını silip süpürmesiyle ve etraftan çimlenmesiyle ilgili bi lakapmış “nargile” :)) Oya… Feryal’ in son dalıştaki badisi… Feryal de beni gruba “döve döve dalgıç yapıldı” diye tanıtıyor :)
Pertev de geldi bu arada :) onunla da hasret giderdikten sonra, çaylarımızı alıp yukarı çıkıyoruz… Bu arada Emin ve Ayça hocalar dalış listelerine başlıyolar… Biz 4.grubuz ve sanırım biraz torpilliyiz ya daaa ;)… Emin Hoca Lider Ayça Hoca arkada biz 3 güzeller de ortada… Feryal Emin Hocayla badi ben Evşenle…
Emin Hoca önce 2.grubu daldırıyor, sonra çıkıyor bi çay molası veriyor biz atlıyoruz gibi bi durum var… Vallaaa yazık… Gerçi böööle dala dala solungaçları çıkmış sualtında hiç kabarcık çıkarmıyo :)))
Bu arada biz toplam 5 çekirdek grubuz… Bizden başka teknede discovery ve eğitim dalışları da var. Bu arada beni şoke eden bir durumsa Pertev ve ekibinin kendilerinden beklenmeyecek ciddiyette olmaları… Pertev bile çok fazla şaka yapmıyo… Tekne kalabalık ve askeri bir düzen söz konusu… Şaşırtıcı… :))))
İlk dalışımız “batık”da… Hani bu yenilerde batırılan bi gemicik var ya…
Biz hemen ekipmanlarımızı hazırlıyoruz ve giyinmek için Ayça Hocanın işaretini bekliyoruz… Emin Hoca 2.grubu götüreli 20dk oldu hadi giyinin diyor… hadiiii… Başlıyoruz… Elbiseleri giydim… Ağırlıklarımı ayarladım, taktım. İyi de kim kontrol edicek beniiiiii… hocamcım da yok ki… Gidiyorum Pertevin yanına en samimi olduğum o ya… “Şu ağırlıklarımı bi ayarlasana” diyorum, bakıyo :)… “Ya yanları ve arkadakini… Yanlar tamam da arkadaki tam ortada olsun” :))) Teşekkürleeeeeerrrrr… Biliyorum şaşıracaksınız ama ilk hazır olan benim :) Emin Hoca suya atlıyor, arkasından ben…cup… uslu uslu bekliyorum suda :) hatunlar da atlıyolar… Ayça Hoca her atlayanla tek tek ilgileniyor ve en son da o atlıyor…
Emin Hoca dalışla ilgili uyarılarını yaptıktan sonra “regülatöre geçiyoruz” diyor ve iniş işareti geliyor.
Ben var yaaa… Bir iniyorum ki… Yok, böle bi iniş :)
Yatay oluyoruz, yüzerliklerimizi ayarlıyoruz, Ayça da peşimizde gidiyoruz batığa doğru…
Etraf erişte tarlası öööle enteresan bişey yok… Batık gözüktü ufak bi gemicik, canlılara yuva olsun diye batırmışlar. Tam yanaşırken Emin Hoca bişey işaret ediyo; sonra fenerini yakıp gösteriyo…
Bir balık amaaaa eriştelerle aynı renkte… Görmesi zor… İyi ki fark etmiş… Allahım süper bişi bu yaaaa… Ben dibe diz çöküyorum kızlar yukardan yaklaşıyolar…
Balık yuvarlak ve yapyassı sırt yüzgeçleri uzun upuzun tane tane rimellenmiş kirpik gibi, kendisi nerdeyse şeffaf, gövdesinde de bi tane siyah benek var… Güleryüzlü bi balık… Orfozlar gibi somurtkan değil…
Daha nasıl anlatayım??…
Transparan gece kıyafetini giymiş, en yakışan yerine de bi broş takmış poz veren bir hatun var karşımızda…
Ve hakikaten poz veriyor, gözünü bile kırpmadı, sıfır hareket…
Biz hayran hayran seyrediyoruz…
Sonra hoca hadi artık diyor batığın etrafını dönüyoruz, kaptan köşküne girmek niyetinde değilim ama en son biraz ucundan kafamı sokuyorum…
Sonra tekrar devam ediyoruz…
Hasır çelik germişler teknenin arkasından dibe doğru, üstünde de çorba kepçesinden bira kutusuna varana kadar ne arasanız var… Ama henüz denizaltı işlememiş bu mekânı; ince işler duruyor anlıycaanız…
28mt.derinlikteki dalışımızı 33dk.da tamamlıyoruz.
Paletler mi?
Ayağımdan çıkarlarsa korkusuyla öyle bir sıkmışım ki ayağımın üstünü acıttılar; neyse ki patikler burunlardan çıkmadı :))) biraz da ağır sanki bunlar yaaa…
du bakalım daha ilk tabi alışırım heralde…
Emin hoca ellerini yumruk yapıp kollarını çapraz yapıyo…
hııı?
Sonra yukarı diyo..tamaaaam zaten tekneye geldik, çıkmayıp da napıcaz? Ama ne demek istiyo? Israrla bana yapıyo hareketi? Çıkıyoruz… Çıkar çıkmaz soruyorum tabi… Meğer dalış bitti demekmiş… Siz dalışı nasıl bitiriyosunuz diye soruyo? Hmmm… Ne biliiim teknenin yanına gelince çıkıyoruz, ben o kadarına dikkat etmişim :)))
Balık? Neydi o öyleeee?
Dülger balığı ya da Peygamber balığı deniyormuş… Çok güzeldi yaaa… Akşam anneme telefonda anlattığımda gayet sakin karşılıyor ve “haaa biliyorum o balığı” diyor “Fethiyede yemiştik”…
“Anneeeeeee… O balık yenir miiiiiiii…”
Neyse biz dalışlarımıza dönelim…
Çıktıktan sonra ki biliyosunuz Pertevin merdiven ters eğimde olduğu için suda soyunuyoruz… Her şeyi çıkardıktan sonra sıra paletlere geliyo… açıyorum birinin klipsini çıkarıp veriyorum yukarı… O da ne? Ayağımı da mı verdim? Bişey kalmadı aşağıda sanki… nasıl hafiflediysem… alışırım heralde yaaa….bu daha ilk dalış… biz çıkar çıkmaz birileri ekipmanları söküyo hemen tüpler değişiyo bağlanıyo falan al sana hazır vaziyette… vay bee… askeri düzen haa… üstümüzü değiştikten sonra, yemek yerken ekiple muhabbeti arttırıp birbirimize alışıyoruz…
Bu arada Bodrum yanıyo… Gökyüzünü dumanlar sarıyo hepimiz şaşkın izliyoruz… gökyüzünün rengi denize yansıyor… Çok yazık çoooook…
Aklıma yangın söndürme uçakları geliyor… Bizi toplamasınlar denizden… Aman haaa…
2.dalış noktamıza geçiyoruz yavaştan…
Kaçakçılar Koyu…
Eskiden buraya saklanırmış kaçakçılar… Şimdilerde de dalış tekneleri mesken tutmuş… 4 tekne yan yanayız…
Biz yine 4. grup olarak atlıyoruz…
Yine süper iniyorum :) e tabi hani hocamıza falan bi laf etmesinler… Kim bakim senin hocan, nerde öğrendin sen dalmayı demesinler… Ne de olsa ele karıştık… :))))
Gidiyoruz koyun dışına doğru sağdan sağdan… oofff manzara süper arkadaşlar…
Kayalıklar… Hele kayalıklara asılı o koca karagözler, çok güzeller…
Sanki Machu Picchu mübarek…
Böööle mavi yeşil keskin bir siluet var…
Etrafta bizim tanıdık balıklar… Çipuraaa, karagöööz, sarpaaa, papağanlaaar… sadece sayıca biraz fazlalar :)…
Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik…
O da ne???
Hani uzun dikenli denizkestanesi vardı yaaa… Hani az ışıklı yerlerde olan… Hani o yüzden derinlerde olan…
Ondan gördüm… Ayy bi sevindim… Sanki o da beni tanıyo :)
Dönüşte koca bi orfoz altımdan geçti… Ekibe göstermek için çok çırpındım… Ama öndekiler fark edip de geri dönene kadar bir oyuğun içine girdi bile… Sanırım Ayça gördü bi tek…
Bi kaç çipura var bizimle birlikte dolaştılar bütün dalış boyunca… Bi tanesi Evşen’ le aramızda bi tanesi benim sağımda… yeni badilerimiz… arada birbirimize bakıyoruz… ok? Ok..ok… :)))
Evşen’ e dönüp mangal diyorum, çipura diyorum, rakı diyorum, şerefe diyorum…
Hah sonunda anladı ne demek istediğimi :) o da mangalı problem sanıyormuş meğer… Aşağıda muhabbet etmek için ayrı bi dil geliştirmek şart :))
Aman yaa etrafta o kadar çok çipura var ki acayip canım çekti yauw… şööle bol rokalı bi salata, bi de rakının bol buzlusundan… yazarken bile ağzımın suyu aktı vallaaaa… 
Tekneye yaklaşmaya başladık, kumlukta Feryal’ le Hoca bişey gördüler, ben yetişemedim, göremedim… Çıkınca soruyorum “ne gördünüz” diye “manta” demez mi Feryal. Ne mantası yauw? Bu manta hani şu kocaman uçar gibi giden balık irisi değil mi?
Bizim hatun tabi yok Malezya, yok Sharm deyip daldığından bizim yerli dil balığına manta deyip çıkmış işin içinden :))))
Bu arada biz tekneye yanaştıkça bizim badi çipuraların arkadaşları da takıldılar, duyan geldi duyan geldi… Karagözler, sarpalar, çatalkuyruklar… Tekneye kadar eşlik ettiler… Eeee 25mtde 45dk dolanmışız; uğurlamaya gelicekler tabi :))
Bu dalışın bittiğini Emin Hocayla karşılıklı bir iki karate hareketi yaparak anlaştık ve tekneye çıktık. En güzeli ne biliyo musunuz? Her dalıştan sonra Hoca herkese bu güzel dalış için teşekkür ediyor. Çok hoş yaa…
Yangın söndürme faaliyetlerini, söndürme uçaklarını izleye izleye dönüyoruz…
Tam yanaştığımızda bir yanık kokusu geliyor burnuma, ayaklarımızın altında gazeteler… Bazı arkadaşlar sigara içiyor… Yakmasınlar… El insaf koca orman yanıyo arkamızda heralde yanık kokusu duyacaksın diyolar… Haa sahi yaa… Ben de… Amaaa dikkatinizi çekerim ben sigara içmiyorum…
Bugün sigarasız altıncı günümdü…
Eve dönüyoruz Yalıkavak’ a… deniz süper gözüküyo… bi dalıp çıkıyoruz eve girmeden, sonra da doooru eve… Tanju amca ve Nur teyze gelene kadar hazırlanıyoruz… balık-rakı yapıcaz hep birlikte… ben çipura aşeriyorum… Yalıkavak’ a yolu düşenler “Cumbalı”da balıklar da mezeler de salata da süper…
Ohh bee yedim de rahatladım, sabah sekizde kalkmak üzere…
08.07.07
Sabah 08.00de ayaktayız yine… Ama bu sefer daha çok işimiz var… Dağınıklarımızı toplıycaz; çünkü dönüşte eve uğramadan Evşen’ i alana bırakıp İzmir’ e devam edicez…
Bu sabah akıllandık; çayları içme işini tekneye bırakmadan pastanede hallediyoruz. Yanımıza tahinli çöreklerden alıyoruz… Bizim gibi tatlı yapmıyolaaar :) Karpuz bile kesmedi alçaklar…
Biz yine erkenden yerlerimizi aldık teknede :)
O da ne? KSM yine tek sıra ama bu sefer biraz askeri düzen var sanki… Ayça Jandarma olmuş :))) akşam gençliği toparlamış anlaşılan… Sonradan öğreniyoruz olayı… Ayça anlatıyor bi yandan, gençlik anlatıyor diğer yandan :)))) Feryal hakim oluyor :))))
Ayça, gece yarısı bana bi vahiy geldi diyor… (artık nerden geldiyse ;))) birden Cuba Bar’ da olmam gerektiğini düşündüm diyor :))
Sinan, Ayça Hocam kapıda bi göründü diyor. Cuba’ daki kalabalık Musa’ nın Kızıldeniz’ i yardığı gibi açılıp ona yol verdi diyor :)))
Minik Kuşun sesi çıkmıyor…:))))
Sinan, benim 45dk.da yapamadığımı Ayça Hocam 5dk.da yaptı diyor…
Hâkim savcıyı ve şahidi dinledikten sonra Minik kuşun kararını veriyor… Gençliği hafifletici sebep oluşturduğundan bu seferlik salıverilmesine karar veriliyor…
Amaaa bi daaa yapmıycak ;))))
Her duruma uygun fıkra anlatan “Nargile Baali” bu duruma uygun bişey olmasa da yine de gelip fıkrasını anlatıyor :)))
KSM’de de muhabbet bizi aratmıyor vallaaa… Ben hiç yabancılık çekmiyorum :)))
İlk dalış “büyük reef”te…
Evşen akşam uçacağı için onun için birinci grup biz oluyoruz, bana Minik Kuş Metin badi oluyor, Feryal Evşen’ le badi. Başımızda yine Emin hoca…
Emin emin dalıcaz…
Takımlarımız hazır… Hoca dalıştan önce brifing veriyor… Problem yok… Daha önce dalmıştım, yine dalarım :)))
Ben atlıycam, tekne havalanıyor, biraz dalga var, benim midem bulanıyor…
Derdimi anlayan yok…
Hadi diyolar… İlk gün kolay kolay atladım ya… Her seferi öyle olcak sandılar tabi :)))
Bi dakka diyorum midem :) yanımdakiler bakıyor…
Suda geçiyo diyorum… bööğğkk…
Atıyorum kendimi…
Suda rahatım, ama nefesim düzelmedi daha…
Emin hoca ipten iniyoruz diyor…
Tutunuyoruz…
“Bi dakka benim nefesim düzelmedi dahaaa…”
“2mt aşağıda düzelecek” diyor…
Başlıyorum inmeye… Metin yanımda…
Onu değil de mavi boşluğu görünce yine bozuluyor dengem…
Bi parça da olsa kara görmek istiyorum… Kulaklarımı dengeleye dengeleye iniyorum… Kendimi emniyette hissetmeden ipi bırakamıyorum… Metin’ e elimi uzatıyorum… Ne de olsa pembe paletli bi hanfendüyüm ya… ipten alıyor beni…
ooohhh…
Başlıyoruz reefi tavaf etmeye… Manzara ve balıklardan bahsetmek fuzuli olacak sanırım… Doğa süper, orfozlar bol :)) Paletler ağıııırrr…
Pembe dedik, light dedik… Ağır abla çıktı bu paletler yaaa…
Dalışı sağ salim tamamlayıp, yine ipten çıkıyoruz…
Sonbaharda gördüğümüz süngerlerin üstünde yatan yaşlı orfozlar yok, onların yerine daha seri hareket eden gençleri gelmiş :))) Bi de laos vardı galibaaa yine…
Dalış 39dk. Sürmüş; derinliğimiz de 28mt.
İkinci ve son dalışımız klasik turistik yer Kurt Burnunda…
Yemekten önce hemen bi koşu dalıp gelicez…
Bu sefer iki grubu birleştirdik… Liderimiz Murat Hoca…
Yauw bu hoca lafı da…
Siz hangi hocanın müridisiniz?
Valla ben Mehmet Hoca teknesinden geldim :)))
Neyse…
Önce balık besliycez… Ben ekmekli şişe almadım, balıkların beni ham yapmasını istemiyorum…
Arkadaşlara anlatıyorum nasıl saldırdıklarını, suda görene kadar abarttığımı sandılar :)))
Ekmekler bitince, burna doğru seyirtiyoruz…
Ben-Feryal Murat’ ın hemen arkasındayız… Nargile bizden uzakta…:)) usul usul giderken, solumda çatalkuyrukları görüyorum… 4-5 tanesi yan yana gelmiş bi yere bakıp tartışıyolar sanki :) bakıyorum ben de o yöne…
O da ne?
Birisi müren büstü mü yaptırmış?
Yok be yauw? Bu gerçek…
Allah iyiliğini versin… O kadar sarkılır mı dışarı…
Müren yarı beline kadar çıkmış kovuğundan, açmış ağzını armutun pişip de düşmesini bekliyo…
Ne biçim bir manzara yaaa… Ben donup kalmışım… Murat ilerde, sesimi duyuramam, Feryal de gittiiiii…
Arkama dönüyorum… Müren diyorum müreeeeen… Dışarıda bu kadaaar… Ağzı açık… Müren müreeeen…
Neyse sonunda herkes fark ediyo, Murat geri dönüyo… ama müren de etrafın kalabalıklaştığını anlayıp, çaktırmadan geri geri kaçıyo oyuğun içine… Neyse herkes gördü heralde… ama var yaaa… Acayip heyecanlıydı… Sanki aksiyon filmi… Her şey son derece ağır çekimde gerçekleşiyo fakat ben heyecandan koltukların tepesinde zıplar pozisyondayım…
Orfozlar derin mavide salınıyorlar… Sakin sakiiiin devam ediyoruz… Ben zaten yorgunluktan pek fazla palet vuramıyorum… Akıntı var :) sıcak su… ohh… Pek de güzel… Akıntı bayaaa iyi, zaten yorgunum yampiri yampiri gidiyorum Murat’ ın peşinden… Feryal’e her baktığımda parmağı maskenin içinde :)))) çipuralar yine bol miktarda ve takipteler, bi de iriler… Murat’ la rakı-balık muhabbetini yapıyoruz, kadehlerimizi kaldırıyoruz karşılıklı… Eyvallah birader :)))
Bi gürültü var???
Allaaaaahhh… nooluyoo yauw…??? Hava mı kaçıyo, bişeyler mi devriliyo… noluyooo???
Etrafıma bakınıyorum…
Tepemizde koca bi tekne, ucunda kurşunlar asılı bi ip sallanaraktan geçiyo üstümüzden…
Murat kafamıza bişey gelmeden kaçalım diyor heralde… Ben Feryal’ e işaret ediyorum hadi hızlı hızlıııı diye… Murat arkadakileri uyarıyo… Koşarak uzaklaşıyoruz… Bu arada benim hava nanay tabi… Neyse sağsalim 24mt/45dklık bu dalışımızı da tamamlıyoruz… yüzeye çıktığımızda herkesin yüzünde bir gülümseme balık besleme faslından başlayıp bütün dalışın özeti yapılıyor suda nerdeyse; herkes çok mutlu :))))
En çok ben :)) müreni gördüm ya… Yaaa ama nasıl dışarı çıkmıştı biliyo musunuuuuzzz?
Yemeklerimizi yiyiyoruz..
Bu arada eğitim alan Banu diye bi hanım var… Suyun altında boğulacakmış hissine kapılıyomuş :)) hiç yabancı değil bu his… Bugün ilk dersiymiş. Haftaya bi kere daha deniycem diyo olmazsa da olmaz… bu lafları hatırlar gibiyim :))
Sen bana mail adresini versene diyorum… sana dalamayışlarımı atayım ben… oku ve devam et… :))) yalnız değilsin…
Nargile Baali anlatıyor. Savaş Hoca alın şu adamı diye isyan etmiş :)))) olmuyo diyolarmış, Baali hayır dalıcam diyomuş :))) meğer ben de yalnız değilmişim :))))
Baali ayrı anlatıyor, ben ayrı anlatıyorum… Banu dalgıç olacak :))))
Defterlerimizi dolduruyoruz ama Emin hoca arabada bıraktığı için kaşesini, Bafa’ da balık-rakı molasında buluşalım diye ayrılıyoruz.
Biz bodrum’ da biraz vakit geçirip, Evşen’ i alana bırakıyoruz, İzmir’ e devam ediyoruz… yolda telefonlaşıyoruz hangi restoran diye… Restoranın adı GEL’ miş… Ama biz GELemiyoruz… Bulamıyoruz… Geçtik heralde… Feryal yolcu yolunda gerek diyor, dönmüyoruz… E artık ya ben Saroz’ da dalmaya gidicem, ya da KSM’ yi Çeşme’ de ağırlayacağız :))) hem bizde helva da vaaaarrr… ;)
Yunuslardan uzak, açık pembe paletli ve sigarasız ilk dalışımda beni kendilerinden ayırmayan Kanatsız Sualtı Meleklerine ve yanlarında olmaktan her zaman zevk aldığım Feryal ve Evşen’e de arkadaşlıkları için çok çok çoook teşekkürler…
Şaka maka ben dalıyorum yauw…
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder