19 Şubat 2011 Cumartesi

L1 Atlantikte - 2 (29.12.2007)

2007nin son dalışını Atlantik Okyanusunda Eğitmen Burak ve öğrencisi Cemal’ le yapıcaz… Tayfun görüşüyor telefonla; Burak sabah 8de buluşup batık dalışına gideceğimizi söylüyor…
Alllaaaaah… Ne heyecan… ne heyecan…
Sonra bi telefon daa geliyor sabah 8 değilmiş; öğlen Ft. Lauderdale’ de Pro Dive’ da buluşulacak. Tayfun biliyoruz yerini diyor J
Batığa dalıcaz ya, ben daha bi heyecanlıyım… Gözümde ne manzaralar canlanıyo… Böööle lumbozların birinden geminin içine bakınca köpekbalığı falan mı görücez… Hani Amerika’ da her şey ve herkes kocaman ya; kimbilir dalacağımız batık nasıl bi gemi…
Biz yine erkenden gidiyoruz Pro Dive’a Burak elinde bir sürü malzemeyle geliyor; bana da eşinin malzemelerini getirmiş. Ben dün 3mm Handersonumu aldım; onu giyicem. Bi tek dizlikleri yaraya nasıl bir etki yapacak onu kestiremiyorum, geçen sefer şortiyle dalmıştım çünkü. Bütün malzemelerim hazır olunca 60USD’ye bitiriyoruz işi bu sefer. Daha önceden de kayıtlı olduğum için bi yere bi imza atmıyorum ben J Burak’ la Cemal imzalıyolar… İki dalış arkadaşıma da hemen ısınıyorum. İkisi de cana yakın, Cemal kocaman J Ben artık sisteme alışkın olduğum için, hemen numaralı yere geçip hazırlıklara başlıyorum… E tabii Burak ve özellikle vana açma konusunda Cemal' den yardım alıyorum… Oralarda benim gibilere “candy diver” diyolarmış… J))) oluuur diyorum, benim çeşitli isimlerim oluştu zaten candy de uyar J)))))… Burak hoca ya, biraz daha rahatım o yüzden… ama uyarılarımı yapmadan duramıyorum… Ben batığın içine girmiyiiim diyorum, siz girerseniz de dışarıda beklerim. Tamam diyor. Hani böööle hangarlarda falan… ayy korkarım yauw… sonra bi de diyorum ben suya 50cm batana kadar yaptıklarıma ya da söylediklerime çok kulak asmayın; sahne heyecanı bu… Dalamam zannetmeyin… 50cm aşağıda normale dönüyorum… Midem bulanır, merak etmeyin kusmam diye anlatıyorum… Doğal olarak çok anlam veremiyolar tabii J))))
Brifing başlıyor; dalış yapacağımız batığın adı Tracy… Önce akıntı ipi atılacak… Söylenenlerin çoğunu anlamıyorum… Burak tercüme yapıyor, sonra benimle Türkçe konuşmayı bırakıp İngilizce anlatmaya devam ediyor J)))) eeee şeeyyy…hani tercüme deyince ing-ing değil de ing-türkçe alsak J)))) tekrar Türkçe konuşmaya devam ediyor J)))… Yalnız ikimizin de anlamadığı bişey var… tekne batığa kıçtan yanaşıyo ama çıkışta teknenin burnu ile karşılaşıcakmışız, yüzmeniz gerekebilir ona göre çıkın diyolar… Yauw nasıl oluyo bu ben hala çözebilmiş değilim… Neyse… hazırlanıyoruz işte… ben fermuarı çekince başlıyo midem bulanmaya… Burak tekne tuttu sanıyo… yook diyorum, suda geçicek…dalmam lazım J Ağırlıklar 6kg. Bana az diyorum; dalarsın diyor… yauw ben normalde 10kg ile dalıyorum; e elbise de yeni… bişey olmaaaaazzz dalarsııııın… ehh napiiim olmadı ağırlık isteriz napiiim…
Burak beni araya almaya karar verdi; önce kendisi atladı… ben ikinciyim… Cemal de benim arkamdan atlıycak…
Bu arada deniz dalgasız olmaz vay kızım okyanus hiç olmaz… türküsü kulaklarımda çınlıyor J)) platforma kadar tutuna tutuna geldim de, orda duramıyorum kiiii…
atlar atlamaz ipe tutun diyor…
Havamın açık olup olmadığını kontrol ediyolar ve OK veriyolar; ben kendimi atıyorum suya…
Suya atladım sanıyodum ben de… meğer çamaşır makinesı kazanına atlamışım… yauw kardeşim dalganın da bi adabı olur de mi… yok… hay Allah yaa… dalgada bi inip bi çıkarsın ama bu ne biçim bi dalgaysa aynı zamanda da çalkalıyo… Burak aşağı diyor… inemiyorum hafifiiiiimmm…. Ayaklarım bi tarafta, kollarım bi tarafta… ipe asıla asıla biraz iniyorum… hey allahım kolumdan bacaaamdan birileri mi çekiştiriyo… ben bir kuklayım da iplerim mi karıştı… nefesimi düzeltmem lazım… nefes alabiliyo muyum kiii… hadi amaa… koca amerikan batığı bizi bekliyo… BCmi çekiştiriyorum, sarınıyorum… elime koluma hakim olunca biraz daha rahatlıyorum… Burak’ ın yanına vardığımda normale dönmüş durumdayım… Cemal de yanımıza gelince dönüyoruz batığa…
Haydaaa… bu mudur? Tracy var yaa bizim Bodrum' daki Pınar-1 kadar bişiii… J))) demek Amerika’ da da ufak tefek şeyler varmış J)))))…
Ama etrafında bi sürü balık var, üstelik de rengarenk…
Adını bu kadar mı hak eder bi balık; Queen Angel Fish… kokoş bi kraliçe ama… rengarenk J))) orası burası derken… Burak fotoğraf falan çekiyo… filme alıyo ve ben tabii ki anlamayıp poz veriyorum sadece J) Derken Cemal alt güverteye giriyo… ben hala biraz ürkeğim, Burak’ ın yanından ayrılmıyorum… Tam o sırada kocaman bişey parlıyo… var yaaa… böööle bi sağ bi sol yapa yapa… ooooffff….bu ne yaa… barrracudaaaa… bizim burda baracuda dediğimiz balıklar var ya bunun kim bilir kaçıncı kopyası… Aman yarebbim… kafası kafam kadar… dişleri altlar üstler kenetlenmiş… umarım ağzını açmaz… anam anam anam… bu nassı bişey yaauuww… Burak’ ı çekiştirip gösteriyorum… Başlıyo resim, film falan çekmeye…  ben direklerden birine tutunup kalıyorum… Barracudanın hareketlerine büyüleniyorum… Burak’ la aramızda şimdi… Burak bana doğru yönlendiriyor balığı… İkimizin birlikte resmini çekicek J)))) hahahahahaaa ben durur muyum kaçıyorum tabii, kalmış aramızda bi karış mesafe… ne kadar ürkünç… Ağzını açsa kafam sığar… walllaaa abartmıyorum… Arkadaşın boyu 1mt civarında… Zaten bunlar 1mt gibi olunca tek başlarına gezerlermiş; bu da gelmiş Tracy’ e yerleşmiş… en son çıkarken de uzun suratlı bi balık görüyoruz… Buraların zıpkınlık balığıymış Hogfish…
The Tracy’i ziyaretimiz 72feet derinlikte, 28 dakika sürmüş…
Çıktığımızda gerçekten teknenin dönmüş olduğunu görüp şaşıyoruz… çıkış ipine tutunuyoruz, maske ve regülatörü çıkarmıyoruz; paletleri çıkarıp bileklerimizden geçirip elimizde sıramızı bekliyoruz… sıra gelince de merdivenin halatlarına asıla asıla platforma çıkıp, dooooru numaralı yerimize…
Ahhh bu dizlikler… dizim çok acıdıııııııı……
İkinci dalış noktasına kadar, takımlarımızı değiştiriyoruz… Üstümüzü çıkarmıyoruz… Hazır bekliyoruz… Bu arada sohbet ediyoruz…
Burak, dalamayacağını sandım başta; heralde bu dalışı iptal edicez dedim diyor. Sonra bi baktım canavar oldun… Gayet iyisin sualtında… J)))
E ben demiştim amaaa… Tekrar diyorum sahne heyecanı bu J)))…
İkinci dalış noktası da bir reef… Etrafta bizim haricimizde bir sürü tekne var. Kimi balık tutuyo, kimi keyif yapıyo… Bi tanesinin yanında ufak bir botun içinde bi motor çalışıyo…
Bu ne?
Nargile yapıcakmış adamlar…
höö??? Nasıl yani? Hani şu eski süngerciler gibi mi?
Eveettt… aaaa… Ne ilgiiinnççç… Hadi inelim de bakalım…
Atlıyoruz suya sıramız geldiğinde, burada su daha az çırpınıyor… Mahşerin 3 dalgıcı iniyoruz aşağıya… Bende yine 6kg… Az abi bu ağırlıklar yaaa… Boşaltıyorum bütün havamı, iniyorum… bi daha da hiç hava basmıyorum, ne BCye ne etrafa ;)
Etrafı seyretmeye doymak mümkün değil… her taşın altında lobster… rengarenk balıklar… Hepimiz birbirimizi şuna bak şuna bak diye dürtüyoruz J) bu french angelfishler çok şık yaaa… bi tane küçük kara balık var… çok alem… yuvasını korumak için bize saldırıyo J))) elini uzatıyosun ısırmaya kalkıyo… serseri bişiii…. J)) deniz kestaneleri de besili burda, dikenleri hep uzun uzun… hani bizim sularda derinlerde gördüğümüz kestaneler burda 10mtlerde…  Burak bi balık gösteriyo… üstündeki desenler sanki biraz havada duruyomuş gibi, fosforlu bi de parlıyo… ama bazı açılardan yakalayabiliyosunuz o görüntüyü, yoksa öööle dümdüz bi balık gibi… J Cowfishmiş adı… Bu arada nargile yapan adamı görüyorum… Astronot gibi… Elinde bi file var… Lobster toplıycak sanıyoruz önce… sonra bi de bakıyorum kii elindeki küçük bi kavanoza bi balık koyup yukarı gönderiyo… Heralde araştırma falan yapıyolar JReefin öbür tarafına doğru gidiyoruz… O da ne… etraf araba lastiği dolu… bunlar ne yauw? Çıkınca öğreniyoruz, yapay reef yapmak istemişler, sonra lastiklerin zararlı olduğunu anlamışlar, bir kısmını da toplamışlar hattaaa… Bizim gördüklerimiz de son kalanlarmış… Benim ağırlık az ya, hava da azalınca tüp de uzun alüminyumlardan, başladı havalanmaya ve beni ensemden dürtmeye… tam o sırada kayaların dibinde kırmızı işaretli bi ağırlık gördüm… hemen gittim alıp,cebime atıcam… Burak bıraktırdı… olmaaaazzz diye işaret ediyo… Allah allaaahhh… niye yaaa? Cebime koycam diyorum… olmaaazzzz….diyo… ehh… biraz ilerde bi tane daha var… onu aliiim… olmaaazzzz… yukarda anlatırım diyo… Allah allaahhh… neyssse…
Yeşil okyanus suyu ve rengârenk balıklarla ve kırmızı ıstakozlarla vedalaşma zamanı geldi; tam 45 dakkadır suyun altındayız… Atlarken söylüyolar zaten 1 saat sonra çıkmamış olan kıyıya yüzerek çıkar diye J))) espritüel Amerikalılar J
Yine ipte sıraya giriyoruz, paletleri çıkartıp, bileklerimize takıyoruz… ooff merdivende dizim yine acıycaaak L sıra bize geliyor, çıkarken bi de üstüne dizimi vuruyorum basamağa L((( aaaaa…aaaa……aaaaaaa…… üstüne bi de elbiseyi çıkartırken dizlik dizime yapışmış mı….oooooo….oooooo….acıyo yaaa…. Neyse ki herkes çığlık çığlığa da ben dikkat çekmiyorum…
Hatıralık fotoğraflarımızı çekiliyoruz… Okyanus dalgalarını aşarak kanala giriyoruz ve iskelemize yanaşıyoruz… Bu sefer eşyaların tamamı bizim olduğu için toparlanma ve taşıma faslı da bize ait J sonra da yine coconutta oturup bişeyler atıştırıp, birer bira yuvarlıyoruz… Sevdim ben bu bahamas birasını J… Cemal beni Tayfun’ la Yasemin’ e Singing Tomatos’ da teslim ediyor…
Bir dahaki sefere kadar hoşça kal Cemal… Burak… Okyaaanus…
Hoşça kalın balıklar…
Her şey için teşekkürler…
Yine gelecek ben… J
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder