3 Şubat 2011 Perşembe

KULAK YÜZÜNDEN YAZI KISA OLDU KUSURA BAKMAYIN :)) 08.10.2006

Cumartesi işler akşam saatinde bittiğinde aklıma ilk olarak Pazar günü dalmak geliyor nedense :) Hemen telefona sarılıp Mehmet Hocayı arıyorum:
“Yarın yağmur çamur var mı?”
“Evet var”
“Dalıcak mıyız peki?”
“Biz dalıcaz ama senin için üzgünüm”
“Nasıl yani, hava benim için uygun değil mi?” :)
“Yok, yarın 45 kişiyiz; iki tekne çıkıcaz… Tüp sıkıntısı olur… Dalış yapamama ihtimalin yüksek; ancak fire olursa…”
“ E ben gelmiyiim o zaman” :))
“Hadi gel gel… Dalamasan da gırgır şamata yaparız”
“Tamam, o zaman… Yarın sabah görüşürüz.” :)
Hava kötü ya kesin birileri gelmez… (kıh kıh)
Pazar sabahı atlıyorum arabaya saat 9.30da teknedeyim… Kimsecikler yok, Erdinç, Roger ve Mehmet Hocadan başka… Allah Allah hava kapalı diye 45 fire de olmaz heralde :)))… Yok, sadece ben erken gelmişim :) Acaba saate yanlış mı baktım diyorum; çünkü bizi rüyanda mı gördün diye gülüyorlar. Yoo… Sadece millet 10a doğru geliyor…
Kaan ve Can Hocalar öğrencileriyle geliyorlar… Sonra Gürel geliyor bir arkadaşıyla; arkadaşı dalış dersine başlıyor. Benal’ le Doruk alışverişi yapmış geliyorlar. Erdinç mutfakta… :) Ben misafir sanatçı şeklinde bi kenarda oturuyorum. Gelen gelene…
Tam teknenin kenarında dolaşan kefallere bakarken Aybars geliyor “ben geldiiim” diye. Mehmet Hoca “nerden çıktın” bakışıyla “hoş geldiiin” diyor :))) Ona da “hadi gel ama dalamayabilirsin; fireye bağlı” :)) deniyor.
Aybars’ la ben teknenin yanaşmaları olarak listeye en yakın köşeye oturup, gelenleri ve gelmeyenleri kontrol ediyoruz. Sonunda 6 kişi gelmiyor… lay lay lay laa la lay… :))))
Vee yola koyuluyoruz… Monem’e doğru…
Mehmet Hoca 1. grubu açıklıyor… Benal liderliğinde Aybars-Gürel ikilisi ve Tolga Tatarlar veee bendeniz… Eveeet… Bugün abi dalgıçlarla dalıyorum… E 1,5 yıldız oldum ya :)))
Bu arada ünlü ender anemonumuz “Alicia” ile ilgili konuşuyoruz. Alicia’ yı Monem’ de gece dalışında ilk görüntüleyen magazin fotoğrafçısı (!) Aybars, bacanın içinde nasıl dikkatini çektiğini anlatıyor. Bilim kadını Benal de araştırmalarını ve Amerika’ daki prof.dan gelen bilgileri.
Aslında bu bizim “Alicia” baya bi önemliymiş. Akdeniz’ de hiç kaydı yokmuş; ama kayıt tutulması için de alınıp alkolün içine atılıp bi takım ölçümlemeler yapılması gerekiyomuş. Benal de kıyamadığı için bütün bunları yapmıyor. İkincisini görürsek onda yapacak bunları. Bu Alicia ilk gözağrımız şeklinde… Aklınızda olsun ikinci bir Alicia arıyoruz… :)
Hazırlanıyoruz ilk biz atlıycaz… Bu arada Alicia umarız yerindedir diye de dua ediyoruz :))) Ama o da ne platform 2. grup tarafından işgal edilmiş. Bizim abi dalgıçlar teknenin kenarından atlıyorlar ama benim için bu iş çooook uzak… Neyse bana kadarlık yer açılıyor da ben normal yollarla suya atlıyorum :)
Teknenin başına doğru yüzüyoruz, her zamanki gibi… Benal OKleri aldıktan sonra hadi dalıyoruz diyor… Ben itiraz ediyorum “ipten dalmıycaz mıııı?” diye. Tam da o sırada Mehmet Hoca tekneden bağırıyor “Elvan ipten in!” diye :))) Tamam hocam ben de tam onu diyodum işte :)) İpe tutunup başlıyoruz inmeye… O da ne?!? Aşağıda hiç bişii gözükmüyo… Badimi kontrol ediyorum kaybetmeyeyim diye... OK? OK! Dengelene dengelene iniyoruz aşağı doğru… İyi alıştım ben bu ipten inme işine :)…
Monem sisler içinde…
Bir taraftan Benal’ e bakıyorum kaybetmeyeyim diye bi taraftan Tolga’ ya… Dengelemeler tamam :)
Tam ipi bıraktığım anda son dengelemeyi yapamıyorum…
Benal geliyor; yükseliyoruz… I-ııh biraz daha… Oldu… Devam ediyoruz…
Aşağı indikçe tekrar problem oluyor; tekrar yükseliyoruz… Sonunda problemsiz yükseklikte kalacağımızı yazıyor Benal tahtasına…  Yavaş yavaş Monem’ in etrafında turluyoruz…
Biraz alçalıyorum, sağ kulak “hooop” diyor… Ben de “ e hadi dengelen artık” diye ısrar ediyorum. Ama o kazanıyor… Tamam, sevgili kulağım senin rahat olduğun seviyede kalacağım ...
Kaptan köşküne Tolga, Aybars ve Gürel giriyorlar; Benal benimle kapıda bekliyor :) Aybars çıkıp bizim fotoğrafımızı çekiyor :) turumuza devam ediyoruz… Ben kaptan köşküne ön pencerelerinden bakıyorum ama içerisi çok karanlık bişey göremiyorum…
Köşkü terk ettikten sonra “Alicia”yı ziyarete gidiyoruz :) Gündüz pozisyonunda karşılıyor bizi ve hiç itiraz etmeden Aybars’ a poz veriyor… Bu arada arkamızda öyle bir şey var ki… Hani Alicia’ nın ilk “saçlarını dağıtırsın” pozunu hatırlıyor musunuz? İşte öyle… Ben “Alicia’ nın babası” diye gösteriyorum Aybars’ a… Ama aslında o bir halat, yerden yüzeye doğru nerdeyse dümdüz uzanmış, fakat uçları da açılmış suda savruluyor… :)) Sisin içinde biraz ürkütücü görünüyor aslında…
Gürel’ i görüyorum bi ara, kendini balık sanıyor sanki, onlar kadar sessiz ve sakin… Ön tarafa doğru ilerlerken Tolga badim havamı kontrol ediyor :) “oohooo daha çok var :)” Ben Benal’ e yatay duruyo muyum, nasılım? diye soruyorum. Laf aramızda işaretlerle konuşmayı da bayaa bi geliştirdim :)) Benal ise yazarak cevap veriyor. “bir balerin edası var” diye… Suyun içinde gülmek maskeye biraz su kaçırıyor bilginize :)) Ön tarafta oyalanırken Benal su damlası şeklinde bi kurşun buluyor; küpe yapılır diye işaret ediyor :) Alıyorum, üstünde 30gr yazıyor :))) küpe için biraz ağır sanırım… Ama yine de alıyorum başka bir planım var :))))
Çıkış vakti geldi… İpimize doğru gidiyoruz… Bu arada Benal liderim bi takla atıyor ve sırayla bütün gruba attırıyor, tabiî ki ben hariç... Zaten kulağım sevimsiz, bi de takla heyecanı yaşayamıycam. Bu arada arkamdan biri tutuyor beni… “Allahhh nooluyo?” diye dönüyorum… Aybars… Makinasını Gürel’ e veriyor bana bişeyler işaret ediyor. Ben takla atmam için ısrar ediyor sanıyorum ve itiraz ediyorum. Kollarımdan tutuyo, ben döndürecek beni diye direniyorum. Meğer dans edecekmişiz :))) Ben ne biliiim güzelim… Böyle de dansa kaldırılmaz ki… İnsan bi reverans falan yapar :))) Yapardık bi vals derinliğin sessiz müziğinde…
Platforma vardığımızda bizi Mehmet Hoca karşılıyor; ben “ağırlığımı vermek istiyorum” diyorum… Eğiliyor, ağırlığı alacak ya :))) ben 30gr kurşunu uzatıyorum :)))) eğleniyoruz işte :)) Suda biraz vakit geçirdikten sonra çıkıyorum artık gerçek ağırlığımı verip… :)
Biraz soluklanıp bi sigara içeyim derken Aybars elinde makina kara fotoğrafçılığına başlıyor.
Elbiseyi çıkarmasam mı ki diye düşünürken; hem ikinci dalışa daha çok vakit olduğunu öğreniyorum; hem de kulak kendini tekrar hatırlatıyor… Üstümü değişiyorum… Kulağım da kulağııım…
Eğitim dalışları için “Jandarma”ya gidiyoruz. Yemeğimizi orda yiyoruz. Kulağım da kulağıııım…
Yemeğimi yiyince Benal bana bi ilaç veriyo, Gürel de gliserin damlatıyo kulağıma… Ama sanki içine kocaman bi taş kaçmış gibi kulağımın…
Off yaa… Şişti sanki… Bütün sesler de içinde yankılanıyo… Konuşurken kendi sesimden rahatsız oluyorum… En iyisi ben yatiim… ‘. Dalışa kadar geçer mi ki?
Yat yat sıkıldım tabi…
Bu arada 2. dalış noktasına giderken yolda Erdinç Aybars’ a navigasyonu anlatıyor. Ben de dinliyorum. Önce 25mt’yi kaç palette gittiğini ölçecek; sonra pusulayla 25x25 kare çizecek. E ben de dalabilsem birlikte yapardık… Ama maalesef bu dersi kaçırıyorum… Ama artık tamam 2. yıldızı da alıcam… Vakit tamamdır… :)  Endişelerim yok değil tabi… En çok da şu sarhoşluk meselesi… Neyse…
2. dalış Yatak Odasında… Hava da nasıl güzel; şeker gibi…
Kulağım biraz hafifledi ama benim dalış yapmam pek mümkün görünmüyor. Dalgıçları gönderiyoruz… Sonra eğitim alacaklar var… Gürel suda olduğu için Işılay’ ın son hazırlıklarına ben yardımcı oluyorum… Onlar da eğitime gidiyor…
Bu arada navigasyon eğitimini tamamlayan Aybars; yakıt ikmali yapıp Gürel’ le, Mehmet Hoca’ nın çizdiği rotada foto safariye çıkıyorlar… Suda 78dk kalınır mı kardeşim yaaa… Dalan var dalamayan var… İnsaf… :))) Aybars çektiği fotoğrafları gösteriyor çıkınca; süper kareler var… Artık bi sergi zamanı geldi… ;)
Sen bu arada naaptın? diye soracak olursanız… Doruk’ un dalışa gitmeden önce tamamladığı helvayı Benal’ le birlikte top top yaptım… Herkes sudan çıktıktan sonra da servisini yaptık… Bu arada biz helvayı mıncıklarken çay-kahve isteyenlerle Tolga badim ilgilendi :) kendisi satışçı olduğu için heralde pek bi benimsedi; hatta yeni fiyat politikaları falan geliştirdi :))) Daha öncesindeydi galiba Benal’im Gül’üm suyla oynarken tamamen yanlışlıkla (!) suyu Mehmet Hoca’ ya isabet ettirdi :) Bak sen şimdi :)) Mehmet Hoca yanlışlıkla (!) Benal’ i havlusuyla suya düşürdü… Havlu yanlışlıkla da Benal’ den emin değilim :))) Sonra biz Benal’ e artık kaybedeceği bişey olmadığını anlattık ama yine de tekrar suyla oynamasını sağlayamadık :))))
Arkadaşların enerjisi bana kulağımı unutturuyor… Sanki benim kulak daha iyi şimdi… Sohbet muhabbet yine tam neşe Dalyan’ a döndük işte…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder