4 Şubat 2011 Cuma

TEK TAŞIMA KENDİM DALDIIIM…(26.11.2006)

Nerdeyse 1 ay olacak dalmayalı… Hava da maşallah bahar havası… Zaten şantiyeler yüzünden hergün hava durmunu takip ediyorum. Bir site keşfettim, amerikan… Adamlar var ya yarın ne yiyeceğimizi biliyolar valla… 15 güne kadar tahmin yürütüyolar; bi de üstüne saat saat durumu veriyolar. E hafta içi önümüzdeki günleri güneşli görünce… Bu hafta dalasım geldi… J
Erdinç’ le telefonlaşıp, Pazar sabahtan damladım limana… Teknenin önünde yerde öbeklenmiş bir grup var. Allah allaaah… Bi vukuat var ama… Yanaşınca görüyorum, balık temizliyolar J 1 kasa sardalye alınmış… Tam da ben geldiğimde temizleme işi bitmiş… JJ Hay Allah ne de güzel tesadüfJJJ 3 tane koca tencere; birinden alıp, öbüründe yıkayıp, diğerine koyuyolar… Kimler mi? Tabii ki teknedeki en hamarat kişiler başta Mehmet Hocanın güzel eşi Bercis, sonra Benal Hocamcım, Haribo Tolga, paparazzi fotocu Aybars J, Kerim ve Duygu… Ellerinize sağlık… Hareket saatimiz geldi ama hala gelemeyenler var… Mehmet Hoca teknenin hareket saati 10 diye telefonla uyarıyor assolistlerimizi; bi de gelince tabii JJ
Ekip tamamlanıyor ve yola koyuluyoruz… Birisi adaçayı getirmiş; sıcak suyun içine dalları atıp, çıkıyoruz ön tarafa; hava şeker gibi J Mehmet Hocaya soruyorum; “nereye gidiyoruz?” Daha bilemiyor, rüzgar karışık esiyor… Bakıcaz bakalım şööle güzel bi yer…
Eveeet bugün daha önce dalmadığımız yeni bi yere gidiyoruz: Tek Taş
Sağ eller havayaaa, pırlantalar burayaaa…
Listede adım 2* grubunda… Terfi ettim ya JJJ Aybars’ la badiyiz…
Hazırlıklara başlıyoruz… Ben önce canım maskemi buluyorum J (gülmeyin yaaa… sualtında beni kolayca tanıyolar işte JJJ) sonra paletleri kapıyorum; BC ve ahtapotu da aldım mı bi elbise kalıyo geriye… Aybars’ la yan yana başlıyoruz montaja… Ben bitirince BCye hava basıyo mu diye kontrol ediyorum; geçen haftaki gibi platformda telaş olmasın diye J Ve yine basmıyo; çünkü bazılarının iğnesi kısa geliyomuş… Neyse Mehmet Hoca olaya el atıyo da toparlıyoruz işi…
Ben biraz heyecanlıyım tabi doğal olarak…
Tek taş 45mtye kadar iniyomuş; heralde biz de ineriz… miyiz? Amaaan napiim yaaa…
Heyecan var… Ama eskisi gibi değil… Böööle tatlı bi heyecan… Yeni bi yer, yeni bi derinlik, yeni bi yıldız JJJ
Erdinç dalışı anlatıyor. Teknenin başına yüzücez; oradan alçalıcaz, sağa döncez, sola gitcez falan fişmekan sonra bi tünelden geçicez…
Bi dakka bi dakkaaa… Tünel mi?
Kaç metre bu tünelin boyu?
Neyse benden uzun değilmiş J Mehmet Hoca ark gibi bişey deyip olayı yumuşatıyor benim için… Baştan telaşlanmayayım diye JJ
Badimle kontrollerimizi yapıyoruz; haydi bakalım suya… Genelde suya ilk girenler arasında olan Aybars benim badim olunca sonlara kalıyor JJ En son ikimiz de girince; teknenin başına doğru yüzüyoruz… Herkes tamam, nefeslerimizi ayarladık, alçalabiliriz… Ben biraz yukarda kalıyorum, Aybars’ la birlikte alçalıyoruz; kulaklar dengeleniyo… Süper… Dönüyoruz sağa doğru… Benden dolayı biz hemen Erdinç’ in arkasında olacağız… Ben bi taraftan kulaklarımı dengelemekle uğraşıyorum, bi taraftan yüzerliğimi ayarlamaya çalışıyorum… Aybars tutturdu ellerini önünde bağla diye… Tamam diyorum… O hala ellerimi işaret ediyo… Ben yüzerliğimi ayarlamaya çalışıyorum bi taraftan… Önüme geçip ellerimi tutuyo, önüme kavuşturuyo; kamçıyı da elime veriyo… Hay allahım yaaa… Neyse oldu sonunda… offf… Bu arada bi de bakıyorum ki meğer teee 15mtye gelmişiz. A aaa ne çabuuuk… Badim fotoğraf çekiyo, ben onu bekliyorum… Biz grubun en önünde gidelim derken en arkada kalıyoruz J Ama Benal var peşimizde J Aybars’ la badi olmak çok eğlenceli, o fotoğraf çekerken ben de bi sürü şey görmüş oluyorum böylece, hem benim gördüklerimi de gösteriyorum çeksin diye. Süper bişii yakalıyoruz JJ Oydu buydu derken dönüşe geçiyoruz… Ben bi ara Benal’ in konuştuğunu duyuyorum, yani sesini duyuyorum… Allah Allah… Gerçekten konuştu mu ki? Bi ara hafif başım dönüyo… Rakıdan sonra masadan kalkınca şöööle hafif bi baş döner ya onun gibi… Hemen biraz yükseliyorum… Aman neme lazım; olay falan çıkarmıyım şimdi JJJ Aybars doğa fotoğraflarına kendisini kaptırmış giderken Tolga geliyo yanımıza, beni tutuyo, Aybars’ a “birlikte fotoğrafımızı çek” derken Benal bizi sarhoş sanıp yanımıza geliyo JJJ onu da tutuyo kolundan; bi taraftan da poz vermek için regülatörü çıkarmaya çalışıyo; e tabi Benal artık Tolga’ nın sarhoş olduğundan emin JJJ halbuki resim çekilicez…Bu sefer ben gülmeye başlıyorum olanlara; Benal daha da emin bizim sarhoş olduğumuzdanJJJ ya bi dön de gül makineye, resim çekilicez işteee… Erdinç vak vak ediyor üstümüzden elinde dalışın başından beri taşıdığı testi’siyle “hadiii” diye işaret ediyo… Bu arada badim başka birisi tarafından ki o başka birisi de Kerim’ miş, başka bi tarafa götürülmeye çalışıyo JJJ Neyse sonunda dalış hatıramızı da çektirip, Erdinç’ i takip etmeye kaldığımız yerden devam ediyoruz… Tünele geliyoruz… Bu arada dönüşte biz en öne geçmiş olduk J Ben Erdinç’ in hemen arkasından giriyorum, palet vurmamam lazım; kafamı da çarpmıyim diye boşaltıyorum havayı, yapışıyorum yere, ellerimin üstünde ilerliyorum… Ama tünelin çıkışı rampa… Çıkmak için bi palet vuruyorum… Aybars aklıma geliyo… Allah yaaa naaptım ben? Dönüp bakıyorum ki bir toz bulutunun içinden çıkıyor garibim… Bakına bakına dönüyoruz; ben sık sık havamı kontrol ediyorum, Erdinç’ e söylüyorum OK OK diyo… Teknenin merdivenlerini görünce rahatlıyorum; neyse ki 3 dakikayı da geçirdik; ben tüpü sonuna kadar bitirmiş halde çıkıyorum J Tek taş çok güzel bi yer; keşfedecek çok şey var; bi sürü oyuk kovuk… Burada birkaç kere daha dalmalı diyoruz Aybars’ la…
Brrrr… Hemen değişmek lazım… ooff balıklar süper kokuyo yaa… Karnım da nasıl acıktı… Biz sudayken balıklar kızarmış, süper bi salata yapılmış, makarna da var. Yalnız tahin helvalarını küp küp mü yapalım da yiyelim yoksa limonla mı ezelim gibi bir kararsızlık var. Sonuç olarak iki türlü de helva servisine karar veriliyor. Valla ben üstümü değişip tabağın yarısına salata, diğer yarısına da balık doldurup, badime de bi tabak hazırlayıp, sessiz ve derinden doyuruyorum karnımı J Helvalar çıkınca ezmeyi 2.dalıştan sonraya saklamaya karar veriyoruz. J Nasıl yemişiz, şimdi bi de şöööle köpüklü bi kaave olsa… Bana “yemekle ilgili sen bişey yapmadın, kahveleri yap” o zaman diye takılıyolar; ben de tamam diyorum. Teknede kahve, cezve ve fincan var mı ki? Vallahi de var… İsteyenlere kahvelerini yapıyorum, Benal servislerini yapıyor. Ben de son kahveyi kendime alıp, ön tarafa geçiyorum. Yakıyoruz sigaraları da; ooohhhh keyfe bak… Güneş de iliğimizi kemiğimizi ısıtıyo… E durum böyle olunca bir muhabbet bir muhabbet, gır gır şamata…
Benim ellerimi hareket ettirmem ve Aybars’ ın buna engel olma çabasını Mehmet Hocaya anlatıyoruz, o da “2. dalışta al bi parça yeşil ip, bağla ellerini” diyo Aybars’ a... “Ya da bağlamasan bile yeşil ip gördü mü korkar ellerini kıpırdatmaz” diye dalga geçiyolar benimle… Gülüşüyoruz işte… Hele Moris’ in badisi Osman anılarını anlatmaya başlayınca ölüyoruz gülmekten… Fizyolojik olarak yüzerlik ayarlamasında başlıyor kahkahalar ve devamı geliyor… Herkes yeni bişii katıyo anlatılanlara… Ayy ne güldük ne güldük; gözlerimizden yaş geldi vallaaa…
E bi ara da dalalım bari deyip, 2.dalış için hazırlanmaya başlıyoruz.
Ayrıktaştayız…
Hazırlanıp atlıyoruz teker teker… Bir miktar yüzeyden gidip, öyle alçalıcaz… Yolda Aybars “ korkma bıçağım var” diyo J Kendisi hem badi oldu hem de gard JJJ sığlıkta gidiyoruz, uzunca bi süre… Sonra geliyoruz uçurumun kenarına… İşte ben bu derin maviye aşık oldum yaaaa… Uçurumun kenarında Aybars “atlamaaaa atlamaaaa” efekti yapıyor; ben “bırak beni, atlıycam” diyorum JJJ Ama artık korkmaktan çok kendimi maviliğin içine bırakmaktan zevk alıyorum JJJ Aybars’ la yine foto safari şeklinde ilerliyoruz… bir sürü balık da bize eşlik ediyor J o kadar güzel ki… Ayrığa gelmeden hemen önce şişko papağan balıklarının yanında başka kocaman bi balık görüyorum, heyecanla Aybars’ a gösteriyorum. Sinaritmiş meğer o J Sonra bi tane yaratık bulunmuş, Aybars bana uzatıyo, alıyorum elime; küçük bir böcek J karavidaymış adı. Aybars’ a poz veriyoruz birlikte J Balıklarla yollarımız ayrıkta ayrılıyor. Ben bu sefer biraz yoruluyorum; akıntı var sanki, bi de ayrık çalkalıyo beni. Mümkün olduğu kadar yüzeye çıkmadan gideyim diye uğraşıyorum, çünkü yüzeye çıkınca tüpün ağırlığını hissediyorum J Tam çalkalanırken sağ elimi kayalara sürtüyorum, avcumun içinde bir kesik var şimdi J Dönüşte iyice yorgunum, bi de hafifledim heralde, bi türlü ilerleyemiyorum… Sığlıkta Erdinç kayanın altında bi ahtapot görüyo; çıkartmak istiyolar Aybars’ la… Badim yeni eldivenleriyle her taşın altına elini sokabiliyo artık JJJ Ahtapot iyice içeri kaçıyo… Ama Erdinç ondan daha tecrübeli; gidiyomuş gibi yapıyo, ahtapot da çıkmaya başlıyo tehlike geçti diye; işte tam o sırada yakalıyo Erdinç JJJ Çocuklar gibi şen bizimkiler, seviyolar ahtapotu ama hayvancık korkmuş, naapsam da kaçsam diye debeleniyo J sonunda bırakıyolar; o da puufff diye kaçıp gidiyo… Ben bütün bunları kayalıklara tutunmuş izliyorum. Yoruldum bu sefer… Kendimizi tekneye atıyoruz; bu sefer hem yorgunum hem de titriyorum… Çok üşüdüm… Hemen üstümü değişiyorum… Ezme helvayı alıyoruz bankoya; başlıyoruz parmaklamaya… Kerim yakmış purosunu, elektrik sobasının önünde Moris’ le sohbet ediyo… Keyifteyiz yine anlıycaanız JJ Sohbet ede ede limana varıyoruz.
Güldük eğlendik, yine tadı damağımızda gerçek hayatlarımıza dönüyoruz. Bize çok hissettirmemekle birlikte ekipte bi burukluk var; ben tanışamadım ama tanıyanların Ali Baba’ sı dalmış sonsuza bu hafta… Yolu açık olsun…
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder