5 Şubat 2011 Cumartesi

EVEEEET…NERDE KALMIŞTIK?…(06.05.2007)

Bu hafta İstanbul’ da Yapı Fuarı var; programa göre Cuma-Cumartesi oradayım.
E Pazar?
Hava da olmuş 34º… dalmayıp da napıcaam??
Evet evet… Hadi bu hafta dalalım… Kaan ve Şükriye’ yi de kışkırttıktan sonra ben İstanbul’ a gittim J
Cumartesi gece yarısı EgeBaracudalı dalgıç iş arkadaşım Bülent’le İzmir’ e vardık. Yolda ikimiz de dalış organizasyonumuzu telefonlarla hallettik. Kim kiminle nasıl nerde buluşuyo vs. Kaan önce Karşıyaka’ dan Şükriye’ yi alıyor, sonra Narlıdere’ den beni ve ver elini Çeşme…
Yolda bizimkilerin maceralarını öğreniyorum… Tek sorduğum da “teknenin yeni halini gördünüz mü?” Batmadan önce mi, sonra mı diyolar? Ne batması yauw??? Haaa bi de yangın var… Yangın mııııııı???
Evet… Bir gün makine dairesinde yangın çıkmış… Sonra başka bir Pazar sabahı da dalış için limana geliyolar bi de bakıyolar ki tekne yok… Batmış…
Yok artık… Bu ne yaaa?? Kâbus gibi…
Ben de kışın hastalıktan kurtulamamamı kabus sanıyodum J Yıllardır her sene grip aşısı olan arkadaş ve tanıdıklara bu aşının bir işe yaramadığını söyler makara geçerim; bu sene dalışa sevdalandım ya hadi dedim şu mereti bi de ben deniyim… Nasılsa ööle grip falan olan bi tip değilim, nezle mezle de olmam güzel kış günlerinde de dalıştan ayrı kalmam… Nerdeeee… Bilerek ve isteyerek kendim kendime vücuduma mikropları soktum… E bu kış soğuk da olmayınca dışarıdaki mikroplar da canlı kaldı sanırsam… Bendekilerle birleşince el birliğiyle akıllarına geldikçe beni hasta ettiler… Öyle böyle derken Mayıs ayını bulduk…
5 ay sonra ilk defa dalıcam… Unutmuş olabilir miyim? Ayy bak heyecanlandım şimdi… Yok yaaa… Artık aşmıştım yaniii… Heralde ki becererim… Ama yine de alçaktan gitmekte fayda var…
Teknedeyiz… Mehmet Hocamcım, Erdinç, Benalim Gülüm, Roger ve Tolga… Gıcır teknemiz… Herkesi çok özlemişim yauw… Sonraaa… Aziz var, Devrim geldiii, Moris geldiiii… Natolular var; hem de generalleriyle birlikte J başka tanıdık yok, hep birlikte 27 kişiyiz…
Yola koyulduk… İlk hedefimiz Göbektaşı…
Hocamcım da benimle aynı fikirde uzun aradan sonra ilk dalışım derin olmasın… Roger liderliğinde ben, Şükriye, Julian the general J, Daniel ve arkada Tolga… Grup süper J
Benim meşhur maske sandıktan bulunmuş J, yeni elbiseler var. Bi tane cici seçtim, malum paletlerimi buldum, hazırlıklarım tamam. Hatta ağırlıklarımı bilem hazırladım J
Parkur şööle; atlıyoruz, zincire yüzüyoruz, zincirden iniyoruz ve fazla uzaklaşmadan 12-14mt.lerde dolanıyoruz.
Tamam…
Hazırlıklar OK; atlama sırası bizde… Suya bakma Elvan, karşıya bak, kocamaaan adımı at… Atladım gitti zaten J
 Brrrr… Soğuk yauw… Zincire yüzene kadar ellerim dondu vallaaa…
Hazırız, haydi aşağıya… Eeeee… Ben gidemiyoruuum…unutmuşum işteeeeeL
Tolga “ağırlığın az geliyor Elvan abla” diyor. “Kilo almışsın” J hadi ordan, kilo falan almadım, o kadar 1 aydır pilates yapıyoss heralde J
Herkes indi, biz Tolga’ yla bi daha deniyoruz… I-ııh olmuyor…
Tolga’ cım gidip ilave ağırlık alıyor; ceplere dolduruyoz. Başlıyoruz inmeye… Hakkaten ağırlık az gelmiş, şimdi gidiyorum aşağı doğru…
Kulaklarımdan uyuzum, özellikle sağ kulağım beni korkutuyor. Bütün kış dalıştan anlayan bir KBB uzmanı peşindeydim zaten J Neyse dengelemede problem yok… Zincirden iniyoruz…
Altımızda bizden önce inenlerin baloncukları hızla yukarı çıkarken ben hızımı algılayamıyorum; sanki zincirden aşağı hızla kayıyormuşum  yada  zincir yukarı çekiliyomuş gibi geliyor, telaşlanıyorum… Hani trafikte yanınızdaki otobüs hareket eder de siz hareket ediyormuşsunuz gibi gelir de frene daha bi çok basarsınız… Onun gibi bişey… Tolgaya bakıyorum, vatandaş sakin… Demek acayip bişey yok J
Aşağılara geldik, tam zinciri bıraktığım anda yine sağ kulak takılıyor, biraz yükselip ayarlıyoruz.
Ben kendi kendime telaş içersindeyim, acemi şoför hallerindeyim J Etrafı seyre dalamıyorum… Kendimle meşgulüm… Yüzerliğimi ayarlamaya çalışıyorum… Yatay mı duruyorum?... Nefes alış verişim nasıl?... Derin derin çek… Yavaş hareket et… Bi pıs bas, bekle… Sakin oooolll… Neyse sonunda ayarı tutturuyorumJJ
ohh bee dünya varmış… O kadar da unutmamışım J
Ama o arada bizim generali Tolga tekneye geri götürüyo… Havası bitmiş L biraz da suçlanıyorum kendi kendime, adamı o kadar beklettik tabi aşağıda J
Etrafı görmeye başlayınca kaya kovuklarının arasında saklanan bi ahtapot keşfediyorum… Canım yaa… Bütün kış masada gördüydüm hep, canlısını da özlemişim JJJ balıklar da bakıyolar kimdi bunlar diye J
Aşağıda beyaz tül gibi ama sanki daha çok sümük gibi bişeyler kaplamış etrafı, dokunmaya çekiniyorum. Sonra çıkınca öğreniyoruz ki bu mevsimde olan bişeymiş, sonra geçiyomuş, adı da “paşa boku”ymuş JJJJ
Bi de mısır koçanına benzer, şeffaf zarfları olan şeyler var, onların ne olduğuna yukarıda da karar veremiyolar. Aziz’ le Benal şimdi hatırlayamadığım bir takım isimler söylüyolar o olabilir bu olabilir diye. Sonuçta ne olduklarını anlamıyoruz.
Neyse ilk dalışımız bitiyor ve tekneye çıkmaya çalışıyoruz. Ben merdivenlerde kalıyorum; çok ağırım yauw… Çıkamıyorum basamakları… Valla kaldım öööle JJ gülmeyin yaaaa… Mehmet Hoca asılıyor tüpümden yukarı çekiyor beni, ben de gayret gösteriyorum tabii… Teknenin bir daha ki revizyonunda bir vinç olayına da girmek gerekecek sanırım JJJ Hemen koşup üst baş değiştiriyoruz, donduk J Sonra da güneşe atıyorum ben kendimi… Yorulmuşum galiba, azıcık güneşte kestirsem… Bu arada tek acemileşen ben değilim, Kaan da “kimseye çaktırma ağırlıksız atlamışım” diyor JJJJ Akıllı atladıktan sonra fark etmiş, sonra epey cebelleşmiş ağırlık kemerini takıcam diye J)) Söz kimseye söylemem, ama yazabilirim… heheheee…
Yemek vakti… Erdinç’ le Benal yapmışlar yemekleri… E baya başarılı vallaaa… Yemeği yiyip, öğlen uykusuna devam ediyorum. Zaten yol yorgunuyum, bi de üstüne dalış…
İkinci dalış noktamız, yatak odası… Geçenlerde Fok görmüşler… Gerçi 3 kişiden biri bile resimleyememiş ama yine de inanıyoruz J. Yine görür müyüz ki? Bu sefer derin dalanlarla birleştik. Şükriye üşüdüğü için 2. dalışı pas geçiyor; bu durumda ben Kaan’ la badi oluyorum. Kaan “ben fotoğraf çekicem, bana göz kulak ol” diyor.
Tamam… Hemen hazırlanıp atlıyoruz. Kaan’ da kemer OK, ben ceptekileri çıkardım, kemere 1 tane ekledim… Meğer elbise yeni olduğu içinmişşş benim ağırlık tutturamamam… Benim kilolarla alakası yok yani.. ;)
Ben bile sudayım hala bekliyoruz atlayacaklar var… Yok böööle bişey J)))
Yatak odasına dalıyoruz, bu sefer inişte problem yok. İyi yaa hemen alıştım J Fakat görüş kötü… Sis bulutu içinde ööle gidiyoruz…
Kemere geldiğimizde bakıyorum bekçi karagözler yok L kimse yok zaten yatak odasında… Kovuktan da hemen geçiyorum, fazla içeri girip dolanmadan, zira yoruldum…
Çıkarken önümdeki arkadaş tavana yapışmış uçan balon gibi geçmeye çalışıyor bacadan J e zor oluyo tabi, takılıyo çünkü… Sonunda bir takım parçaları bırakarak da olsa geçmeyi başarıyor J çıkıyoruz; bakıyorum Kaan yok… Resimler çekiyodur diye çıkışta bekliyorum onu; gelince koyuluyoruz yola… Kalabalıkta ilerlemeyi de unutmuşum bir iki palet yiyiyorum kafama ama yapıcak bişey yok J
Ooofff nerde bu tekne yauw… Çıkmak istiyorum artık… Bak Kaan yine kayboldu, nerde diye bakınıyorum, çok da dönemiyorum… Roger’ a soruyorum… işaret ediyo; bi de bakıyorum ki tam tepemden gidiyo… Çıkınca söyledi kulak arıza yapmış meğer J Neyse çıkmadan az önce minik bir ahtapotla oynuyoruz; daha doğrusu ben karşıdan bakıyorum Kaan mıncıklıyo J
Neyse sonunda teknenin merdivenleri göründü, çıkıyoruz… Off yaaa… Bu iş de kondisyon işiymiş meğer… 5 ay dalmadık… ne sırt kaldı, ne bacak… soğuk diye de fazladan mı yorulduk ne??… Ne kemeri uzatmaya halim var, ne paletleri çıkarmaya, hele çıkmaya hiiiç… Kemeri zar zor verdiğimi, paletlerle de boğuştuğumu görünce Hocamcım uzat uzat diye çığırıyor, benim paletler çorap gibi tepeden çekilerek çıkıyor J)) valla çok yoruldum yaaa… bi daha bu kadar ara vermiycem…
Dönüşte tatlımızı da yiyip, ben yine uykuya devam ediyorum. Benal’ le Deniz’ i anıyoruz, konu uyku olunca J
Yorgunum dostlarım yorgunum yorguuuuuun… eve kadar uyuycaaam… tatlı rüyalar…
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder