8 Şubat 2011 Salı

ONÜÇÜNCÜ CUMA :) (13.07.2007-20:00)

Cuma gecesi dalış için denize açılmışlardı fakat onları bekleyen sürprizlerden habersizlerdi…
Korkunç di mi? J On üçüncü Cuma…
Gece dalışı var… nınınıııııı…
Hafiften korkuyorum ama gitmem lazım J… Dalmam lazım… J Önce yeni fenere pil lazım J Pili aldık da fener çalışmadı… Neyse canım tam sıkamamışımdır kapağını, teknede hallederiz J (bende de ne bu rahatlık?)
Yolda aklıma geliyor Benal’i bi arıyiiim… Geliyomuş o da J Haribo Tolga alacak onu Urla’ dan… Yani alacakmıştı J)) biraz sonra Benal beni arıyo geçerken beni de alır mısın diye J)) Tolga gelemiyomuş…
Urla iskelesinde buluşuyoruz ve devam ediyoruz Çeşme’ ye doğru… Ben gece dalışıyla ilgili bilgiler alıyorum Benal’ den… “Evde ışıkları söndürmüşsün de fenerle dolaşıyomuşsun gibi” diyor; “çok keyifli”… Allah allaaah evde fenerle dolaşmanın neresi keyifli ki???
“Mehmet Hoca dalıcak mı ki?” diyorum. Dalar diyo… “İyi o zaman ben onun koluna yapışırım…” J
Gülüyoruz…
Limana vardığımızda nerdeyse herkes gelmiş, biz kızlar grubu en sona kalmışız. Deniz’ le aynı anda park ediyoruz. Ben işten geldiğim için hafif şımşıkırdım durumları var tabi J)) hemen ayakkabıları değiştirip, çantaları yüklenip koşar adım tekneye atıyoruz kendimizi…
Haribo Tolga yok ama küçük Tolga gelmiş; artık boş vakitlerinde gelecek bizimle dalmaya J Aziz var, Nato’ lular var… “hah” diyoruz “iyi bari bişey olursa Nato nasılsa onları kurtarmaya gelir, bize de faydası dokunur” J)))) Oğuzhan var, Gürel var, Aybars vaaar… Özlemişim arkadaşım yaa… Kaan’ la Serhat da gelmişler…
İlk gece dalışı olan sadece ben değilim… Erkekler çok çaktırmıyo ama hepimizde bir miktar heyecan var J tamam itiraf ediyorum benimki biraz daha fazla J)))
Muhabbet ederekten yola koyuluyoruz… Konular biraz pembe paletler, biraz Bodrum’ da yaban ellerde dalışım… Aştım ya artık… Yatak odasına gidelim diyolar… Ne de olsa gece dalışı… İyiii… Bence mahsuru yok, ben nasılsa yapışıcam (neydi o asalak balıkların adı?) Onlar gibi işte J)))
Yolda rüzgâr da fena değil haa…
Mehmet Hocamcıma yanaşıyorum kıyın kıyın “dalıyosun de mi?”
hayıııııırrrr…
haydaaaa…
Hemen 2. hedefe konsantre olup Erdinç’ in yanına gidiyorum, onunla anlaşıyoruz kol kola dalma konusunda… J))))
Mehmet Hoca grupları listeliyo…
Bizim grup “bütün kızlar toplandık toplandıııık” şeklinde… Teknede ne kadar hatun varsa hepsini toplayıp, yanımıza bir tek Burç’ u katıp, Erdinç’ e emanet ediyo bizi J) diğer 2 grup Roger ve Natolular; Doruk ve bizimkiler…
Yatak odası yolunda dalgaları aşıyoruz… Teknenin burnu havalanıyooo, poofff suda… Ben aşağıda orta direklerden birine sarılarak yola devam ediyorum…
Odaya geldiğimizde rüzgâr ve akıntı yüzünden burada kalamayacağımızı anlıyoruz; dönüyoruz No Name’ e…
Geldiiiiik…
Hazırlanıyoruz paşa paşa… İlk biz atlıycaz… yaaa… Gece gece… Atlayınca napıcaaam?… Fener açık mı atlıycam? Fark etmezmiş… İyi ben açık atlıyım da gözükiim bari J))
Ooofff… Sudayım sonunda ohhh… Benden sesler geliyo, hava mı kaçırıyorum nedir? Benal kontrol ediyo, yok bişii… İyi… Erdinç de geldi… Birlikte iniyoruz… ayayayaayyyy…
Feneri dibe tut, dibi görünce rahatlarsın J))
Ayy.. Feneri tut, kulakları dengele, Erdinç’ e tutun, BC boşalt… İniş baya meşakkatli oldu yauw J))
Sonunda aşağıdayız… Erdinç flâşörlerini yakmış J))))
Ortalık sessiz, sakin… Sanki gündüz gürültülüymüş gibi diyeceksiniz ama gerçekten de farklı bir sessizlik bu…
Benal’ in dediği gibi, fenerle evde dolaşır gibi ama başkasının evinde… Onun için parmak uçlarında hareket etme ihtiyacı duyuyosunuz… Aman ev sahibi uyanmasın…
Suyun altında mıyız yoksa uzayın karanlığında mıyız belli değil… Feneri yukarı tutuyorum… Minik minik yıldızlar vaaaarrrr… ayyy bunlar ne yaaa… Minik minik balıklaaarrr… Tam yüzüme çarpacakken uyanıp, kaçıyolar… Gümüş balıklarııı…
Benim gönlüm şarhoştuuuuurrr yıldızların altındaaaa… eheheee süper yaaa…
Fırt fırt fırt feneri oraya buraya tutuyoruz… Bu ev sahibi yeni ne tablolar, ne heykeller almış acabaaa? Araştırma halindeyiz… Mücevherleri nereye koymuş ki? Kasa nerde?
Erdinç elimi sıkıyo, feneri tuttuğu yöne bakıyorum… Fırfırlı etekleriyle koşarak evden kaçan bi sübye… Gece gezmesine gidiyo…
Evet, Erdinç’ le eleleyiz ne var… Gece vakti yalnız başıma dolaşmayacaktım heralde de mi? Hem badi hem guard işte J))
Karagözler ortalık yerlerde uyukluyolar; korkunç görünmek için de sırt yüzgeçlerini açmışlar J))) çatalkuyruklar ise kovuklarda uyumayı tercih edenlerden…
İlerliyoruz…
Oyuklara tutuyoruz feneri, içerilerde mutlaka bişeyler vardır. Nitekim de bir oyuğun içinde karşı duvara tutunmuş parlak bi kabuk görüyorum, çok güzel yaa… Cilalı gibi… Tepede başka bişey gösteriyo Erdinç… O ne kiiii?… Örümceğe benziyooo… Mürenlerin ağzını temizliyomuş bunlar… Yağcılık sezdim ben, bilemiyorum…
Başka bi kovukta mürenin burnunu görüyoruz… Aşağısı baya renkli… Gece dalışının bir avantajı da sadece ışık olan yere odaklandığın için sanırım daha çok şey görüyosun, tabi yaratıkların daha çok gece dolaştığını hesaba katmazsak J
Bende bi gariplik var, yüzerliğimi bi türlü ayarlayamıyorum, onun dışında her şey süper… Yani gündüz dalmış olsam da aynı sorun olabilirdi… Paletler hala ağır J Ama dikkat ettim de nefeslerim daha bi düzenli sanki… İnsan burada uyuyakalabilir mi acaba yaaa…
Benim müren sandığım, çıkınca mırrı olduğunu öğrendiğim arkadaş kendini atıyor dışarı; ordan çıkıyo, öbür tarafa giriyo, bi telaş bi telaş… Yengeçler fırlıyomuş başka bi yerden ben seçemedim ama… Boğaz kavgası var anlaşılan J… Başka bir oyuğun içinde sakallı bi tombul balık var, eşkinaymış J bi başkasında bi böceğin antenlerini görüyorum… off yaa feneri nereye çevirsen bi şey çıkıyo…
Bu arada bi elimde fener, öbür elimde Erdinç… Arada kulaklar dengelenmek istiyo… en zor fasıl da bu bana yine eller yetmiyo J))) burnumu tutmadan dengelemeyi de başarıyorum ya… Harikayım ben yaa… Denizle konuştuk dışarıda, o da yapıyomuş J)) meğer ilk ben bulmamışım J))))
Sen hiç ateşböceği gördün mü? Diye bi oyun vardı ya… O aklıma geliyo diğer gruplarla karşılaşınca… Manzara çok güzel…
Dalışın sonuna geldik ben neden olduğunu bilmiyorum ama acayip yorulmuş, hatta belim kopmuş haldeyim… Çıkıp tekneye doğru giderken iyice yoruluyorum… Tabi bunda haftanın fazla aktif geçmesinin etkisi var mı bilmiyorum… Dalışı not ederken öğreniyorum ki 54 dakika sürmüş… Ben de niye yoruldum diye düşünüyorum J))) derinliğimiz 10mtlerdeymiş; valla ben hiç onların farkında değildim… Manzara o kadar güzeldi ki…
Üstümüzü değişip, herkes sudan çıktıktan sonra teknenin ışıkları kapanıyor… Dönüşe geçiyoruz…
Ben ön tarafta yatıp hem belimi dinlendiriyorum, hem yıldızları seyrediyorum yoksa bunlar gümüş balığı mıydı? Öncekiler mi yıldızdı? Uyuyorum biraz…
Haftanın bütün yorgunluğunu rüzgâr süpürüyor ve cumartesi çalışmak için İzmir’e dönüyorum…
Şaka maka 40.dalışı da yaptım; daha dün gibi de mi dalamayışlarım J)))) Ben de gece daldım yaaaa… Bir iki seferden sonra daha da bi alışırım heralde… J))
Bu gece daha bi huzurlu uyudum J)) on üçüncü cumaymış pööhh…
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder