25 Ocak 2011 Salı

DALDIM ÇIKTIM ANLATTIM :)

Herkese merhaba J
Dalışı bırakmadım merak etmeyin, işler dolayısıyla sadece hafta sonları dalışa kalıyor, hafta sonu da çalışınca deniz yerine işe dalıyorum.
Amaaa geçen hafta izindeydim ve hem Perşembe hem de Cuma dalışa gittim…
E artık roman kıvamında bi yazı olur heralde ;) söylenene göre bekleyenler varmış J))
Arap atı durumumu biliyosunuz ya, dedim arka arkaya 2–3 gün dalarsam bazı şeyleri aşarım belki… Hatta Cumartesi siz orkinos çiftliğinde dalarken ben de Karaburun’da bulduğum bir dalış klubü ile oralarda dalmayı bile planladım. J
Çarşamba günü (26.07.2006) Karaburun’ da dalış klubünü bulunca hemen yanlarına damladım tabi J “kimsiniz, nesiniz, napıyosunuz?” diye. Yelken Klübüne bu sene scubayı da eklemişler. Kuyucak koyunda bir kulübede yaşamaya çalışıyorlar…
Ben tabi kendimi “*cmas+**tırsık” olarak tanıtınca önce afalladılar bu tırsık yıldızlarını hangi federasyon veriyo diye, sonra “biz daha yeni başladık bu işe, olumsuz bir şey yaşamak istemeyiz” dediler J))) Çok alındım tabii “ne yani problem istemiyoruz bize bulaşma mı demek istiyosunuz?” dedim. “Yok efendim işte daha dikkatliyiz” de falan da filan da…
Neyse kakara kikiri olayını geçtikten sonra, baktım kıyıdan girip, biraz ilerde discovery yaptırıyolar, hadi dedim kıyıdan bi girelim, birbirimizi tanıyalım. Aslında derdim Cumartesi Çeşme’ de dalamayacağım ya, onun yerine Karaburun’da dalmaya kalkarsam diye adamları bi test etmek…
Bakalım bana katlanabiliyolar mı? J))
Böylece tekneden atlama heyecanı olmadan kıyıdan kıyıdan girdik.
Gözlerinizi yaşartacağımın farkındayım ama son derece dengeli ve başarılı bir tur yaptım, hocayı da tuttum; bi ara ben mantar olurken elimden tuttu ;) yüzerliği ayarladık falan, iyi, adam ilgileniyor, dalınabilir.
Sudan çıktıktan sonra hoca şaşkın şaşkın “kendine niye haksızlık ediyosun, gayet iyisin” dedi. (Aslına bakarsanız tanımadık birinden bunu duymak kendime güvenmeme yardımcı oldu ama bi taraftan da düşünmeden edemiyorum, ben iyiysem kötüler nasıl acaba diye.)
“İstersen öğleden sonra bir dalış yapalım”
Nasıl yani, plan, program yok mu? O gün boşmuş…
Aaaa… E olur valla, hazır ben de açılmışken…
Ama ufak bi problem var. Zodiacla gidilecek ve bottan girilecek.
İlle yeni bir heyecan olacak yani…
Tamam dedim ama bir taraftan da “ya kızım delirdin mi sen” diyorum kendi kendime… Neyse yine süper bir teorikle zodiactan nasıl atlanacağını öğrendim, pratik ???
Adamların programsızlığı daha önce de dikkatimi çekmişti zaten. Çünkü hadi gidiyoruz dediklerinde saat 18.00di ve rüzgar çıkmıştı.
Ben “bu saatten sonra dalmayalım” dedim ama bi taraftan da canım çekiyor. Diğer taraftan da acaba Mehmet Hocayı arayıp, ben böööle böööle bi halt yiyiyorum diye haber versem mi ki diye düşünüyorum. Hani belki “sakın haa” falan der.
Sonunda giydik elbiseleri bindik bota, koyun sınırları içinde gayet iyiyken her şey, açığa çıkınca rüzgar ve dalgalar arttı tabi. E ben de çok alışkınım ya, başladı yine mide bulantılarım. Ama bu sefer renk falan da beyazlamış. Baktım ki dayanamayacağım, “geri dönelim” dedim. Çünkü ben bittim, dalış yapacağımız noktaya gelsek de dalamayacağım. Sanırım yüz ifadem çok ikna ediciydi J hemen döndük… Ama Cumartesi günü tekneyle gidilecekmiş dalışa, o zaman geliyorum dedim ve ayrıldık…
Ertesi sabah (27.07.2006) saat 08.00de Karaburun’ dan Çeşme’ ye hareket ettim.
Klasik heyecan, dozu biraz azalmış olsa da yine de var tabii…
Tekneye geldim. Çok kalabalık değiliz… Çiğdem Hanımla tanıştım hemen… Sohbeti de kendisi de çok tatlı bir hanım, heyecanımı unuttum onunla sohbet ederken. Ama gözlerim Mehmet Hocayı arıyor, niye geç kaldı ki?
Bir grup genç kız var; denizkızları… Bi tanesinin babası da geldi, o da dalgıç. Ne güzel…
Bu arada Mehmet Hoca hala gelmedi. E saat 10 oldu ama yaaa… Bi de öğrendim ki gelmeyecekmiş, İzmir’ deymiş… Yaaa… Ben nasıl dalıcam peki, kimle dalıcam??
Erdinç “seni ben alıcam” dedi. Denizkızlarıyla birlikte dalıcakmışız, onların da eğitimleri devam ediyor. Doruk derinlere dalıcak. Roger da test dalışlarını halledecek.
Güzel…
88’e gidiyoruz.
Çiğdem hanımda da biraz heyecan var. Sigarayı bırakmış, elbisesine girecek mi onu düşünüyor. Saatin kutusu açılmadı, dalmayalı uzun zaman olmuş. Çalışıyo mu acaba? Neyse açıldı, çalışıyo çok şükür… Bu arada ikimiz de ilk dalışlarımızı atlattıktan sonra 2. dalışta badi olabiliriz ;) diyoruz.
Derine gidecekleri gönderdik, gelmelerine yakın biz gidicez.
Benim badim Erdinç, denizkızları da badi, baba da arkamızdan gelecek. Kızları izleyecek. Erdinç kızları atacak önce… Hazırlanıyolar kenarda. Hoca badi sistemini anlatıyor, hadi bakalım badi check yapın…İkisi de aynı anda birbirlerine bakıp “saçlar topluuuuuu…” diye başladılar kontrole, biz sonra geliştirdik, “ojeler tamaaaamm..” Benim de badimin saçları toplu, Allahtan ben de o gün ojeliyim. J))
Çitlenbikler hemen atlıyolar, cup cup…
Ben de kendi geçmişime göre hemen atlıyorum sayılır. Ama tabi önce Erdinç gidiyor ki beni yakalayacak J Erdinç ve Roger eğleniyorlar “catch me” diye… Ama bunun yarınını kimse düşünmüyor tabii J))) Neyse baba da atladı, ekip tamam…
Dalışa geçiyoruz. Bi yatay pozisyona geçsem, heyecanım geçecek. Ne biçim iştir hala anlamadım. İlk 10 dk. ya da aslında 1–2 dk. da bana 10dk gibi geliyor.
Dalıyosun işte ne heyecan yapıyosun anlamıyorum ki.
Erdinç kızlara sıkı sıkı tembihledi, “ben önde olacağım, beni geçmek yok” diye. Fakat aramızda bir füze var. Daha yatay olur olmaz fırladı gitti J)))
Neyse önlü arkalı, karma karışık gidiyoruz. Kızları bir araya getiriyolar, bi bakıyorum birisi bizi sollayıp geçiyo, regülatörümü tutuyorum, her an bir palet darbesi gelebilir J))
Ben aşağıdaki trafiği kavramaya çalışırken bi de baktım ki yükseliyorum, hem de birisi beni çekiyormuş gibi yukarı gidiyorum, oltaya mı geldim ne?
Erdiiiiinnçççç….Erdiiiiinnnçççç….
Regülatörden bağırılabiliyo arkadaşlar, ama sanırım duyulmuyo…
Neyse gördü beni, “kurtar beni” bakışı atıyorum aşağıya doğru ama hocam “popoyu dik, arkandaki ipi çek” hareketiyle cevap veriyo.
Hadi yaaa?…
Doğru ya ööle bişey vardı. Baş aşağı ver, ipi çek, plooff plooff ve doğru Erdinç’in yanına… Demek ki yapılabiliyomuş… Hatta ben o ipi daha önce niye hiç kullanmamışım ki…
Meğer bu arabanın vitesi varmış gibi bi cümle de mi? J)) Ehh öğreneceğim…
Bu arada bizim çitlenbikler denizatı pozisyonunda pedal çeviriyolar. Dönüşe geçtiğimizde yatay oldular galiba… Ben yine etraftan çok kendimle ilgileniyorum. Bi pıs hava bas, yok bi pıs daha… Sonra bi plof boşalt… Ama Erdinç’ ten de onay alıyorum. Yapmam lazım diye düşünüyorum, bakıyorum Erdinç Hocam tamam diyor yapıyorum J Öyle öyle dönüşe geçtik…
Bir ara Erdinç bi taşın altını kurcalıyor. Ben beklerken kendimi taşların üstüne oturmuş buluyorum. Aklıma kestaneler geliyor. Herkes kayanın altına bakmaya çalışırken, ben yanlışlıkla oturduğum yerden kalkmaya çalışıyorum. Neyse ki kestaneleri ezmemişim. Çıkış vakti geldi. Çıkışı da başarıyla yaptık.
Erdinç “iyisin, iyisin” diyor. Ahh bi de ben inanabilsem…
Taşın altında ne vardı?
Müren…
Hay Allah yaaa…
2. dalış yatak odasında.
Mağaraya da giricez mi ki?
Bu sefer Çiğdem Hanım ve badisi bizimle dalıyor. Biz yine Erdinç’ le birlikteyiz, kızlar arkamızda, baba onların peşinde, kızıyla gurur duyuyor; Çiğdem hanımcımlar da en arkada. Sıkılırsanız kafanıza göre takılın komutu aldılar J
Ben daha önce yatak odasında daldıydım ama biliyosunuz ada sağımızda bir miktar gidip, sonra geri dönmek zorunda kalmıştık. Bu sefer adayı solumuza aldık. Kemer kemer diye bahsedilen yerden geçicez. Biz kızlar ekibi mağaraya girmeyeceğiz, çünkü kafayı çarparsak fena olurmuş.
Valla benim de işime gelir. Açık havada dolaşalım işte, bu havada kapalı yerlere girmeye hiç gerek yok.
Başladık, ilerliyoruz…
Balıklar ne güzel, denizin mavisi ne güzel…
Dikkat ederseniz artık manzara seyretmeye başladım. Vitesi bakmadan değiştiriyorum ;)
Kemere geldik; daha doğrusu kapıya geldik. Arkasında o güzelim derin mavi…
Başka bir dünyanın kapısı burası işte… Karagözler de bekçileri… Alçalıp geçtik, biraz soğuk mu ne derken bir festivalin içinde bulduk kendimizi…
O kadar çok balık var ki, sürü sürü… Sürüsüne bereket… Bunu nasıl anlatmak lazım bilmiyorum… Çeşme’ nin bütün balıkları orada buluşmuş, ya bi miting var, ya bi karnaval, ya bi festival…
İki sürü karşılıklı gelip, birbirinin içinden geçiyor… Dans ediyorlar… Tecrübeli dalgıçları mağarada bırakıp biz devam ediyoruz. Haa bu arada aynada makyajımızı tazelemeyi unutmuyoruz tabii kızlar grubu olarak J
Balıklar demek az geliyor, sürüler sardı etrafımızı, adlarını da bilmiyorum ama… Bu arada bizim denizkızları ilk dalıştan sonra kesin talimatı aldılar “lider geçilmeyecek!” benim arkamdalar, ama sanki paletimde bişey var, yaa kızlara mı çarpıyorum?
Erdinç’ e bakıyorum OK? OK..OK…devam…
İçimden “kızlar yavaş” diyorum, “palet çarpmasın”… Arkama bakmaya çalışırken, önüme bi dönüyorum o da ne?
“deniz babası”…
Hay Allah napıcam?
Neyse o önümden geçip kızların yanına dönüyor, ben üstünden geçiyorum falan… Bişekilde herkes yerinde yine J
Balıklar balıklar balıklar…
Büyülenmiş bir vaziyette adanın etrafını nasıl ve ne zaman döndük bilmiyorum…
Yaaaa nolur birazcık daha kalalııııım…
Ben kendimi ilk defa bu dalışta dalgıç hissettim, balıklar da kutlamaya gelmişler, biraz daha vakit geçirseydim…
En son bir çift çipura bizi tekneye yolcu ediyor. Kocamanlar…
Bütün ekip, Erdinç dahil çığlık çığlığa çıkıyoruz…
Süpeeeeerrrr……
Harikaaaaa…...
Barbunları gördün mü barbunları?
Hele son çipuralar nasıldı abi yaaaa?
Çokluğu nasıl anlatmalı???
Erdinç açıkladı sonunda “sudan çok balık vardı”…
Bana da “bu iş bitmiştir, dalıyosun işte” dedi. Ya tamam ama peki bana neden yerde sürünüyomuşum gibi geliyo? Sonra düşündüm de galiba zeminden yukarda olunca yüzeye fırlayacağımı sanıyorum, ya da ille yeryüzüyle teması kesmemekle alakası var… Bilmiyorum…
Bildiğim tek şey; bu sefer gerçekten daldım, deniz de beni ödüllendirdi J
Teşekkürler…
Ayrılmadan önce Erdinç’le ertesi gün dalış var mı yok mu belli edemiyoruz. Belki diyor yan koylarda eğitim yaparız, yine de gelir misin?
Tabi tabii bi daha ne zaman fırsatım olur kim bilir.
Akşam arayıp haber verecek…
“Yan koylarda takılıcaz ama dalış var, geliyo musun?” telefonu geldikten sonra rahatça uyumaya devam ediyorum. Yorulmuşum sanki…
Sabah yine erkenden kalkıp, Karaburun-Çeşme yapılacak.
Bendeki de akıl işte…

Sabah (28.07.2006) oldu bile, doooru dalışa… A-aaa bu sabah yolda heyecandan midem bulanmıyor J) heyooo… Dedim ama 2–3 arka arkaya dalış iyi olacak… Oldu bile bak… J)
Teknede dün sabah yetişemeyen 2 turist genç var, test dalışı yapacaklarmış. Erdinç’in öğrencisi ve annesi var. Bi de bendeniz… Eee… o zaman ilk hedefimiz; ders için jandarma; sonra gezinti için; galeri… Turistlere kolon gösterelim… Ben de bi göriiim bakiiim, nasıl yerleşmiş, sağlam mı değil mi?
Erdinç eğitim yapacak, Roger da deneme dalışlarını…
Bugün ben Roger’ la dalacakmışım…
Madem Cumartesi yabancılarla dalacaksın, alış bakalım başkalarıyla dalmaya diyor Erdinç…J
Tamam… Bence problem yok…
Roger catch me J)) (dün eğlenirken iyiydi tabi;))
Roger, denemelerini yapıp, sudan çıkmadan benimle devam ediyor 1.dalışımıza… Kolonları gittik gördük, bi tanesi devrilmiş, düzeltilecek… Fotograflar da asılınca süper olur hakikaten J tanrıların arabası falan diyolardı dalmadan önce ama, oraya gidemedik Roger’ ın havası azaldı…
Bu arada bu dalışta Roger sürekli bana OK? Soruyo ben OK diyorum ama… bi pıs, bi plof onayı için bi türlü gözgöze gelemiyorum… Ben de kendi kendime doldura boşalta ilerledim. J) oldu vallaaa… Gerçi yine biraz sürüngen durumu vardı ama…
Roger ha bire kolunda takılı bişeylere bakıp duruyo, neyse?
“Sağıma geç” demek istiyorum, anlaşamıyoruz; ben onun soluna geçiyorum.
Ellerimi hareket ettirmemem lazım, göbeğimde tutamıyorum. Balıklara bakıyorum, nasıl yapıyolar diye… Yan yüzgeçleri yapıştırmışlar, hiç hareket ettirmiyolar. Yalnız papağanın birisi, kelebek gibi çırpıyo yan yüzgeçlerini. En iyisi ben de uçar gibi açiiim kollarımı bari J
Onlar da bana bakıyolar… J Galeriye giderken, otların arasında bi balık, siper almış, kim geliyo diyo gözetliyo J)
2. dalışımızı “88’in bu tarafı”nda yapıyoruz J)))
Artık atlarken daha az heyecanlanıyorum… Alçalırken biraz daha rahatım… Hadi bakalım ada sağda gidip gelicez.
Ben bu sefer ilk tüpümle giriyorum. 150bar hava var. 1.de 25 dakika kalmışız, 50 bar harcamışım. Değiştirmeyelim diyoruz. Başladık alçalmaya…
Eyvaaahhhh… Burası çok dik bir yamaç yauw? En iyisi ben kayalara taşlara bakiiim… Görüş de net değil, su bulanık…Uzaklara bakmanın bi manası yok…
Burna kadar geliverdik bir anda, geri dönücez artık… Havamı kontrol ediyorum sık sık…
Roger’ a bu sefer atlamadan söyledik sağımda dursun diye. Sağımda ama, sağ taraf uçurum… Yarı bakıyorum, yarı bakamıyorum OK? OK…
Gidiyoruz gidiyoruz tekneye bi türlü gelemedik… Roger sürekli pusulasına bakıyor. Roger OK? OK…
Bir ara duruyoruz…Roger OK? OK…
Eeee tekne nerde o zamaaaan?… Bilmiyorum demez mi… Nasıl yaaa?
Ama düşünüyorum… Farklı bi yere gitmedik ki, kayalığı takip et işte… Neyse tekneyi gördük…
Oohhh…
Daha hava da var… Biraz da öbür tarafa gidelim…
Bakıyorum havaya 50 bara yaklaşmış, hadi dönelim… Dönüşe geçiyoruz…
Bu arada balıklar artık benden kaçmıyolar… Nerdeyse karagözün biriyle tokalaşıyoruz… Bu hayvanlar resmen gözüne bakıyo insanın yaa…
Memnun oldum ben de Elvan J
Çıkınca nasıl diye soruyorum tabii? Roger istediğinle dalabilirsin diye onaylıyor. Tamam, yarın için daha rahatım.
Dönüşte sohbet ediyoruz, Karaburun’ u anlatıyorum Erdinç’ e… Doğası çok güzeldir, sualtının da süper olduğunu düşünüyorum… Yarın görücem bakalım…

(29.07.2006) Bu ekibin programı biraz değişik; saat 11.00de kulübede buluşuyoruz. Zaten 5 tane takım var, onları hazırlıyoruz…
Bu arada bana daha önce Maurizio’ nun söylediklerini hatırlatan bir manzarayla karşılaşıyorum, hatta ve hatta bir laz fıkrasının içinde buluyorum kendimi…
Tüp almak için içeri girerken, kapının önünde birlikte dalış yapacağımız “dalgıç” arkadaşlardan biri tüpe BC takıyor, ama BC baş aşağı duruyor. Ben gözlerimi iyice açıp, gördüğümün doğru olup olmadığını anlamaya çalışıyorum… İnanmıyorum yaaa… Omzuna dokunuyorum “ters bağlıyosun” diye uyarıyorum… Önce “hayır ters değil” diyor, sonra hocadan ters onayı gelince arkadaş BC yerine tüpü çevirmeye kalkıyor… Allahım!!!... İnanmıyorum…
Hazır olan malzemeleri, tüpleri, elbiseleri, ağırlıkları minibüse doldurdular, tekneye Saipaltı’ nda binip gidicez. Biz de arabayla takip ediyoruz. Saat 14.00de hareket… Bu durumda tek dalış olacak sanıyorum ve yanılıyorum J
Çift yıldız iki kişi var, bi kişi de kendi teknesiyle dalış noktasına gelecekmiş. Bi de Veysel Hoca 4 kişi adanın Foça’ ya bakan tarafında derin dalacaklar. Biz teknede bekliyoruz.
Bu arada ben, bizim yapacağımız dalışla ilgili bilgi almaya çalışıyorum. 1. dalış noktasında çok dalga var, ceviz kabuğu misali sallanıyoruz. Haaa bu arada tekne arkasında platformu olan bir aile gezi teknesi…
Ben sorularıma devam ediyorum;
kimlerle birlikte dalacağız?
İki tane genç var, onlarla daha önce tanışmıştım, çok şeker ve meraklılar, onlardan yana korkum yok.
İzmir’ den gelen bi eğitmen var.
Sonra çift yıldız olanlardan birinin eşi var, onun pek iyi olmadığını söylemişlerdi, daha önce…
BCyi ters bağlayan adam var J
ve BEN…
Tabi hemen 2. soru benim badim kim olacak??
İzmir’ den gelen eğitmen Haluk… Kemal Hoca rehberlik yapacak diyor, o da benle badi olacakmış.
İyi de Kemal Hoca teknede değil ki…! Belki zodiacla gelecek ama tabi bi problem daha var ekipman yeterli mi?? BC ve elbisede sorun yok, tüpte sorun yok…
Fakat palet 37-38 tek var, onu da hatun kaptı… 38-39 da olur diyolar… Yaaa tabi tabi…
Ben daha önce malzemeleri test etmişim, palete maskeye işareti koymuşum, onları hatun kapacak ben de başkalarını bulup giyeceğim…
Başkası olsa problem değil belki ama söz konusu olan benim J)))
Her neyse…
Dalış yapacağımız yer nasıl? diyorum. Hani bi koya giricez de ordan mı alçalıcaz yoksa direkt açıktan mı atlıycaz, dalga var mı, aşağısı nasıl, napıcaz, ne tarafa gidicez?
Haluk “ben de bilmiyorum” diyor, “ilk defa dalıcam burada”
2. dalış noktasına doğru hareket ettiğimizde öğreniyoruz ki Kemal Hoca rehberlik yapmayacakmış. Dalış lideri Haluk olacakmış. Diğer insanlar için bişey fark etmiyor, planlananın dışında bişeyler yapılıyo olması benden başka kimseyi rahatsız etmiyor. Çünkü diğerleri sormadıkları için, önceki planı bilmiyorlar.
Sonra düşünüyorum;
dalış lideri dalınacak yeri tanımıyor,
ekip zayıf, BC bağlamaktan bile bi-haber,
dalış lideri ekipten sorumlu olmak durumunda bu arada da benim badim…
E nasıl olacak bu iş???
Ben vazgeçtim…
Doğru mu yaptım, yanlış mı bilmiyorum ama… Kendimi hiç güvende hissetmedim… Bişeylerin sallapati yapıldığını düşündüm ve dalmadım. O yüzden size Karaburun’un sualtını anlatamayacağım.
Cumartesi gününü dalamadan ama eğitim aldığım hocalara ve dalışa katılan tanıdık tanımadık arkadaşlarıma şükrederek geçirdim…
Umarım insanlar bu işin ciddiyetini kavramak için felaketler yaşamak zorunda kalmazlar…
Bu yazı çok uzun oldu, farkındayım, ama biriktirip de dalınca böyle oldu J dinlene dinlene okursunuz artık…
Sevgiler
Elvan ERYÖNER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder