30 Ocak 2011 Pazar

AMAAAN YİNE UZUN UZUN YAZMIŞ

Yine yoğun bir hafta geçti; yenisi için arınmak lazım.
Geçen hafta bu hafta gelmeyeceğimi söylemiştim ama baktım ki gitmemek için bir neden yok cumartesi aradım Mehmet Hocayı;
“Hocamcım ben Pazar günü gelebilir miyim?”
Cevap “gel gel…” olunca da Pazar sabah koştum dalmaya… J
Tekneye vardığımda uzun zamandır karşılaşmadığım Aybars’ ı gördüm önce, sonra bir arkadaşıyla birlikte Oğuzhan geldi… Gürel yok, Belçika’ daymış…
Sonraaa tanıdıklarımdan…
Devrim biralarını kapmış gelmiş J
Moris arkadaşlarını kapmış gelmiş J
Nato’ dan bir Alman 12 yaş civarında oğlunu tekneye bırakıp, sırtını da sıvazlayıp gitti…
Kaan Hoca öğrencileriyle geldi…
Bu hafta tekne dalgıç doluydu yani J
Yine bir sıra malzeme hazırlanmış ama aralarında small yok J Ben kendim hazırlayayım zaten J Hazırlık aşamasında ilk yaptığım her zaman ki gibi çift renkli maskemi bulmak J, sonra da paletleri ayarlamak… Diğerleri dert değil ama onları kimse kapmadan ayırmam lazım J
Maske biraz eski ya; içindeki siyahlıklar yosunmuş, yeni maskeler de var JJJ yok ben bunu temizlerim… Mehmet Hoca şiş veriyo, kazıyim diye… Ben nazik hareketlerle başlıyorum temizliğe; bir süre sonra elinde deterjan ve diş fırçasıyla Roger da bana  katılıyo JJJ
Hareket ediyoruz artık; dalış listesini yapmaya başlıyor Mehmet Hoca…
Nereye gideceğiz?
Önce Ayrıktaş’ a, sonra Jandarma’ da eğitimleri yapıp, yemek yiyelim; öğleden sonra hava bozmazsa da Monem’ e geçelim… Sonra fikir değiştiriyoruz; sanırım havayla ve diğer dalış teknelerinin yerleriyle alakalı olarak.
Önce 88’ e gidicez derin dalışlar yapılacak; onlar döner dönmez biz ilk dalışlarımızı Monem’ de yapıcaz; sonra da istek üzerine Topuk…
Ben Monem’ i duyunca eski günlerdeki heyecanıma kavuşuyorum tekrar JJJ
Kimle dalıcaz?
Nasıl dalıcaz?
Dalga yok di mi?
Benim badim kim olucak? Vs…vs….vs….
Mehmet Hocaya bakıyorum; bi kaç haftadır dalmıyo ya; bu hafta dalar inşallah, hem de bizim grubu alır ;) Benim heyecanımı biliyo tabi, hemen “Yok” diyor “dalmıycam ben”.
Yaaa… Peki, kim daldırcak biziiiiii? …
Oğuzhanların yanına gidiyorum; aynı gruptayız; ilk yerde de dalmayacağımız için hazırlanmanın gereği yok, sohbet ediyoruz…
Dayanamayıp arada gidip gruplaşmalar nasıl diye göz atıyorum J
Sonunda gruplar paylaşılmış J Derin grup Doruk’ ta; bizi Mehmet Hoca almış J; Moris’ le Osman kendi hallerine bırakılmış; Kaan Hocanın grubu zaten belli J
Bizim grup 5 kişi… Bu durumda ben açıkta kalıyorum ve “mecburen” badim Mehmet Hoca olacak…(heheheee) JJJ
Ben böyle sanadurayım; grubun mevcudu artmış; Ebru katılmış… Mehmet Hoca bana “sen Ebru’yla badisin” diyo; “Ebru 6 aydır dalmıyo” diyo… Nasıl yaaa? Şaka mı bu? Neee… Hayatta olmaz… Mümkünatı yok… Yok Yok… Valla olmaz…
Biraz fazla tepki verdim galiba ama napiim batık bu…
Mehmet Hoca “en iyisi siz ikiniz de benim badim olun” diyo…
Ha bak o olur… J
88’ de Moris’ le Osman’ ı yolda atıyoruz denize, biz koyun içine doğru yanaşıyoruz; sonra eğitim için dalanlar oluyor; biz rahatız. Biraz güneş, biraz sohbet derken vakit geçiyor… Dalanlar çıkıyor… Tekrar yola koyuluyoruz…
“Hazırlanııııın” komutuyla birlikte başlıyoruz giyinmeye. Yolda dalış brifingimizi de aradan çıkartıyoruz. Monem’ e geldiğimizde hazırız; herkes ne yapacağını biliyor. Ben heyecanlıyım; ilk Monem dalışım JJJ içine girmiycekmişiz gerçi ama olsun yine de… Bi de kılavuz ipten inicez falan… Aayyyy… Nasıl olucak yaaa… Ağırlık konusunda sıkı sıkı tembihleniyoruz; “iyi ayarlayın, ağırlık yüzünden batamayan tekneye geri döner, maalesef dalamaz” diyor Mehmet Hoca…
Ooofff…
Hadi bakalım, suya atlama zamanı… Hızlı hızlı arka arkaya atlayıp; teknenin ön tarafına kadar sırtüstü yüzüp, sonra da kılavuz ipten sırayla aşağı doğru yollanıcaz yavaş yavaş… Ama önce nefeslerimizi ayarlamamız gerekiyo, benim ki ayar tutmuyo ki; napıcaz? Dalışa başlamadan mide bulantım geçmiyo… Heyecanım dibe inince geçiyo… Bütün harcadığım havayı da o arada tüketiyorum heralde JJJ
Önce şööle bi yukardan bakıyoruz batığa; biraz ürkütücü görünüyo sanki…
İşaret geldi inişe geçiyoruz J
Allaaahhh…
Aşağı doğru süzülmüyorum beeen…
Yandık; şimdi geri yolluycak beni tekneye…
Kıpırdatma şu ayaklarını…
İpe asıl…
Ben endişeli gözlerle aşağı hocama bakıyorum; o da bana “e hadi artık” bakışıyla bakıyo…
Ooofff… Şööle dönsem de aşağı doğru palet vursam… Ama arkamdakilerle aramda ne kadar mesafe var ki? Milletin yüzünü gözünü dağıtmayayım…
Neyse neyse… İniyorum işte kıpırdamayınca J
Mehmet Hocaya ulaşınca ipi bırakıp onun koluna tutunuyorum…
Yukarıda bir kulak problemi var; hallolunca toparlanıp Monem’ in burnuna doğru ilerlemeye başlıyoruz… Halatlar çok korkunç görünüyo… Dokunmak istiyorum ama çekiniyorum; acaba bişey olur mu?
İşte şimdi nefesim düzene girdi J Benim badi Ebru önden önden gidiyo; Mehmet Hocanın ıslığı ile geri dönüp bize katılıyo J
Arkadaki 2 badiden biri badisinden kopup bize katılıyo. Katılıyo katılmasına da benim tepemden geliyo… Aaaa… Ama ben sıkılırım şimdi… J Ben kaçıyorum kenara; kafamın üstünde birisinin varlığı tedirgin ediyo beni; nedense? J
Neyse bakına bakına gidiyoruz Monem’ in pervanesine doğru J üstünde bi sürü midye var J etrafta da bi sürü balık…
Şööle biraz uzaktan baksak daha iyi olur sanki…
Bi de pek de ilginç bi hikâyesi yok bu batığın hani Titanic gibi falan JJJ Söküme giderken batmış işte J Ne hazine dolu bi kasası varmış, ne de bir hikâyesi…
Pervanenin arasından geçtikten sonra yukarı doğru çıkıyoruz. Güvertedeyiz… Bizim ekibin toplanmasını bekliyoruz… Mehmet Hoca merdivenlerden yukarı doğru çıkıyo; arkasından Ebru; sonra da ben geçmek üzereyken üst kat komşum geçiveriyo…
Bak kızıyorum amaaa…
Kaptan köşkünün penceresinden bakacaktık; burası orası anlaşılan… Ama bi kalabalık var… Ben o kadarcık yerde bi yerimize bişeyler batacak edecek korkusuyla geminin korkuluklarından atıyorum kendimi, kaptanın köşküne bakmadan J Aşağıya doğru iniyoruz… Benim üst kat komşum yine bana yetişiyor JJJ tepemde bitiyor, bu sefer “ııııı” diye işaret parmağımı sallıyorum artık J tamam anladık önde olmak istiyosun da, tepemde gezme bari…
Aslında geminin yanlarındaki deliklerden içeri bakmak lazım; kim bilir ne canlılar vardır içerde J ama tabii ki bakmıyorum JJJ
Geminin üstündeyiz… Mehmet Hoca “arkanı dön bak” diye işaret ediyo bana… Bi dönüyorum… Gemi hayalet gibi… Silik bir renk; boşluklar simsiyah… İçinden “böööö” diye bişeyler çıkıverecek sanki JJ. Hani demin dedim ya demir yığını işte bi hikayesi yok diye; sanki ona içerlemiş de cevap verir gibiydi… “Sen benim yaşadıklarımı bi bilsen” der gibi…J. O zaman yeteri kadar dikkatli incelemediğime pişman oluyorum; neyse bi daha ki sefere artık J.
3 dakikalık beklememizi yapıyoruz; bu arada korkuluklarda gelin çiçeğine benzer bi bitki var, çok cici J Ben ufacık kırmızı bi şey görüyorum; dokunmaya kalkınca tepesi siyah, kırmızı bi balık olduğunu anlıyorum J Mehmet Hocaya gösteriyorum; “karabaş”mış adı J Etrafı kurcalarken süre doluyo ve önce badimle beni ipten yukarı yolluyolar… Birbirimizi kontrol ede ede yüzeye çıkıyoruz; hadi bi gayret de tekneye yüzelim… Ebru üşümüş; ben de bişey yok… 40 dakika olmuş dalalı hiç farketmedim J.
Tekneye gelince bi de bakıyorum ki bende havalar 120 JJJ
Balık olayazmışım… J
Yaşasıııın… yaşasıııın…JJJ
Kaan Hocaya söyleyince 120yle çıktım diye “kimin havası bitti?” diye soruyo J “kimseniiiin… Ben az yakmışım” ;) (bu arada bizim ofisteki dalgıç bi arkadaşımla konuştuk sabah, bunu söyleyince bana “demek ki az nefes almışsın bu iyi bişey değil” dedi JJJ çok hoş yaaa… Üstüne gitmedim artık, ne de olsa o bir rescue diver olmak üzere JJJ)
Aslında bu dalışta bişey fark ettim; nefesi derin alıyorum ama verirken iyi boşaltmayınca bişey değişmiyo… Demek ki nefesi almak tamam ama ciğerlerdeki havayı boşaltmak da ayrı bi olaymış J Ben doğru nefes alıp verdiğimi sanıyodum ama sadece alma kısmını yapıyomuşum JJ vermeyi de doğru yapınca; oldu bu iş J
Diğer dalanlar da çıkınca, hemen hareket ediyoruz… Bu arada yemek zamanı da gelmiş bile… J Bugün yemekler Erdinç Usta’ dan JJJ Ellerine sağlık, pek güzel yapmış J
İkinci dalış noktasına (Topuk) hareket ediyoruz, biz yemek yerken… Yine ilk grupları bekliycez, telaşa gerek yok…
Ama bizim sıramız geldiğinde anlıyorum ki telaş edip maskemi kapmam gerekiyomuş; çünkü biri benden önce davranmış L
Ebru’ nun üşümesi geçmemiş, dalmayacakmış. Mehmet Hoca “benim badim kim olacak o zaman?” diye soruyo J Ben hiç boşluk bırakmadan “beeen” diye atılıyorum J neme lazım başkası da ister falan JJJ
Bu arada derin dalıştan gelen ekipte bi kişi eksik… Aybars ortalarda yok… Herkesi bi telaştır alıyor… Doruk Aybars’ ı aramak için geri gidiyor… Badisi Devrim “hemen arkamdaydı” diyor.
Mehmet Hoca köpürüyor…
Önce Aybars’ a kızıyor, grubu kaybetti diye, sonra Devrim’ e badisini kaybetti diye… Ama Aybars hala yok…
Hepimiz hem Aybars için hem de onu aramaya çıkan Doruk için endişeleniyoruz…
Mehmet Hoca çok kızıyor çooook…
Neyse ki sonunda ikisi de çıkıp geliyolar. Meğer Aybars’ ın boştaki regülatörü bi kayanın arasına sıkışmış; kurtaramamış bi türlü… Etrafta kimse olmadığı için yardım da isteyememiş… Önce paniklemiş, ama sonra sakinleşmiş ve kurtarmış…
Ahh badi aahhh… Ya kurtaramasaydı? Ya iyice panikleseydi?
Ben, 2. dalışta çelik tüp kullanıyorum; Moris imtihan yapıyo “kaç ağırlık alacaksın çelik tüple?” diye… “2kg eksik takıcam hocam J” Bizim ekip atlamış, ben de kuşanıyorum ve atlayıveriyorum yeni maskemle… Biraz garipsiyorum maskeyi, Oğuzhan’ a soruyorum, “yamuk duruyo sanki, nasıl?” diye… “ düz, bi gariplik yok” diyor. Heralde bana öyle geliyor. Neyse, hadi inelim artık ben de rahata ereyim J.
Başlıyoruz inişe…
Ben inemiyorum…
BCdeki bütün havayı boşalttım nerdeyse, ayaklarımı çapraz yapıyorum…
I-ııh…
Bakıyorum arada bir çırpınıyolar; dizlerimden kırıyorum…
Oldu gibi…
Bu sefer de kaplumbağa gibi sırtüstü dönüyorum…
Aaaa… Nooluyo yauw?
Mehmet Hoca yardıma geliyo; tutunup düzeliyorum ve aşağıya iniyoruz…
Başlıyoruz ilerlemeye; görüş kötü… Oğuzhan’ la badisini göremiyor Mehmet Hoca; geriye dönüyoruz… Yukarda bulunuyolar; biz aşağıda bekliyoruz; onlar yukarıda uğraşıyolar… Mehmet Hoca iki tane taş kapıp yukarı çıkıyor… Biz aşağıda bekliyoruz… Ben yukarı çok bakamıyorum; sanki su alıcam yukarı bakarsam J İnişe geçiyolar… Birden kafamın üstünde bi el hissediyorum, beni aşağı bastırıp üstümden geçiyor JJJ Yukarıya bakamayınca, iniş hattında kaldığımın da farkında değilim tabii JJJ neyse ki ezilmekten kurtarıyo beni badim JJJ
Grup olarak mutlu mesut turumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz J Bu sefer üst kat komşum yok J zaten onun da 3.dalışıymış, daha eğitimi devam ediyomuş meğer… Öğrenince kıyamıyorum ona… Önceden söylesene be güzelim… J
Kayalıkların aralarına baka baka ilerliyoruz…
Benim keyfim yerinde; hocama yunus yüzüşümü gösterememiştim; onu gösteriyorum… O da takla atıyo J bana “sen de at” diyo.
Yok canıııım ben atmıyiiim…
Hadi hadi atarsın…
Öne bi hamle yapıyorum; son anda vazcayıyorum J
Ama unuttuğum bişey var; hoca inatçı J takla attırmak için tutuyo beni, dönmeme yardım edecek… Ben direniyorum ama bir anda tutup çeviriveriyo... J
Dünyam döndü yauw… J
Ama takla attım mı?
Attım JJJ
Biraz daha ilerliyoruz; bir kayanın dibindeki kumlukta kum renginde, kendini kuma gömmüş, gözleri ve ağzı sırtında bi balık var JJ Mehmet hoca yavaşça dürtüyor… Olduğu yerden 1–2 cm öteye zıplayıp tekrar kuma gömülüyor… O kadar umursamaz ki… Zahmet edip de kaçmıyo bile… Kıpırdamazsam benle uğraşmaktan vazgeçerler bi süre sonra diye düşünüyo heralde. Adı göğebakanmış J Çok alem balık yaaa… Onu bırakıp yolumuza devam ediyoruz…
Aynı yere galiba 3.dalışım ama manzara hep farklı J Koca koca kayaların arasında dolaşıyoruz; sonra dönüşe geçiyoruz… Aman yaaa… Yine bitecek… Ben karagöz ve kaya balıklarıyla oynaya oynaya ilerliyorum… Teknenin altına geliyoruz; kırmızı bi yıldız var, kocaman… Ama iki kolunun uçları kopmuş gibi… Yazııık…
Çıkıyomuşuz L… Çıkıyoruz tabi yapıcak bişey yok…
Dümen başında Erdinç, Devrim, Aybars, Osman ve Moris kayıp olayı ve badilik konusunda olan biteni masaya yatırmışlar sohbet ediyolar. J Yorumları dinliyorum, elimde Devrim’in biralarından bi tane ;)
Devrim “ünlü olmak istiyorum beni de yaz” demişti günün başında JJJ Ama şimdi “anlatın anlatın hepsini yazıcam” deyince pek de onaylamıyor J Olsun be Devrimcim reklamın iyisi kötüsü olmazmış ;)
Dönüş yolundayız, toparlanalım artık…
Yeryüzü hayatına dönüş zamanı; Bodrum’ da görüşürüz artık J
Sevgiyle k(d)alın
Elvan (18.09.2006)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder