28 Ocak 2011 Cuma

DOLPHİNLAND/27.08.06 PAZAR

Geçen hafta sonu dalıştaydım, bu hafta sonunu aileyle geçirmek doğru olanı…
Haftaya Gebze’ de şantiyenin başında olmak lazım, hafta sonu da çalışmalı iş yetişecek…
Eeee… bu durumda benim dalışa 3 hafta ara vermem demek oluyor bütün bunlar…
Hayır…
Olamaz…
Naapmalı?
Ben en iyisi bu hafta sonu da dalışa gidiiim…
E ama insancıklar da yüzüme hasret, hem yeğen de Karaburun’ da… Onu da çok özlediiim…
Naapsam kiii?
Haftaya Gebze’ de olacağımı da bilmiyolar… Hay Allah yaaa…
Bu düşüncelerle cumartesi Karaburun’ a yola çıktım. Yolda Mehmet abiyi aradım “ben yarın gelebilirim de gelemeyebilirim de” diye… Göya haber veriyorum JJ
O da çok aydınlandığını, gelecek olursam yine de haber vermemi istedi J doğal olarak…
Ben akşam yemeğine yetiştim, ama kıvranıyorum tabi… En sonunda söyledim “ben yarın dalışa gitmek istiyorum
Tabii tepkiler hemen geldi…
Hem onlarla hem dalışta olmamın da bi formülü yok kiii… L
Bütün gece karar veremiyorum…
Sabah 7’ de cin gibi ayaktayım… 9.30’ da Dalyan’ da olmak için 8’ de çıkmam lazım…
Bi işaret yaaa… naapmam gerektiğini bana söyleyecek bi işareeeet…
Uyuyakalıyorum… Rüyamda tekneye yetişmek için koşuyorum…
İşte işaret ;)
Hemen fırlıyorum, hazırlanıyorum ve anneme “ben dalışa gidiyorum” deyip evden kaçıyorum JJJ Ama saat 8.30 ve önümde üç yüz bilmem kaç tane viraj var… İlk birkaç hafif virajda Mehmet abiye mesaj yazıyorum “beni de bekleyin, geliyorum” diye…
Vee bu haftaki dalış macerası ralli ile başlıyor…
Eee İstanbul’ da F1 heyecanı, İzmir’ de dalışa yetişme telaşı J
Çeşme yoluna çıktığımda saatlerimiz 9.30’ u gösteriyor, hemen telefona sarılıp arıyorum bu sefer… “bekleyin beni, yoldayım”
Saat 10’ da limandayım… ohhh… Hemen bi çay ve sigara molası… Benden daha geç gelenler var… JJ
Kaan gelmiş sevgili “ilk badim” J 
Çayın yanında bi sigara yakıyorum diye bana kızıyor… Yaa tamam sıra ona da gelecek… Ama şu anda tekneye yetişmişim, almışım bi fincan çay, yakmışım sigarayı keyif çatıyorum…  Zaten bi yudumdan sonra nazarı değiyor ve Mehmet abinin çarpmasıyla elimdeki sigara çay fincanına basket oluyor L
Bugün de pek kalabalık değil tekne J tam kadro 42 kişiyiz JJJ
Yola çıkıyoruz; ilk hedefimiz Ayrık Taş… Rüzgâr yüzünden bu sefer ters köşeye park edicekmişiz…
Mehmet abi grupları hazırlıyor… Kaan’ la beni ayrı gruplara yazmış; hemen müdahale ediyorum tabi JJ Biricik ve ilk badimden ayırma beni diye… Böylece Doruk’un grubuna dahil oluyorum…  Benal ve Roger derinlere gidecekler 1.grup olarak; 2. grup biziz Doruk’ la birlikte; 3.grubun da başında Erdinç var.
1.grup kalabalık; önce onlar atlayacağı için bizim vaktimiz var. Ben yine de çift renkli maskemi ve paletlerimi kapıyorum hemen J Small BC bulamıyorum; hazırlanmış var bi tane, ama sahipli mi acaba? “İçinde palet yoksa sahipsizdir, al” diyor Doruk. Ben biraz ağırdan alıyorum, nasılsa vakit var. Doruk da giyinmemiş daha… Ben etrafla muhabbetteyim. Dosya açılmış bana, onu konuşuyoruz. Mehmet abi bütün maillerden baskı almış, bi dosya yapmış. Kitap taslağı JJJ Ben onayladıktan sonra, yayına sunacakmış J Bu arada Kaan’ a bakıyorum giyinmiş bile, beni uyarıyor “Doruk’un ne zaman giyindiğini anlamazsın hadi çabuk ol” diye…
Hadiii…
Aldı mı beni bi telaş…
Elbiseyi bul, giymeye çalış, derken yine ben ağırlık kemerini ayarlamadan millet başlıyo atlamaya…
Bir telaş ceplerime ağırlıklarımı koymaya çalışıyorum.
Erdinç “burada telaş yok, sakin ol” diyor.
Kemerimi takmaya giderken Erdinç’e hazırlığı ben yapmadım tüpü kontrol eder misin diyorum.
Bir harala gürele…
Ağırlıklar böbreklerime denk geldi mi?
Hadi herkes atladı ben kaldım…
Bütün kontroller tamam sayılır…
Derken yine platformun ucundayım…
Ağırım yaaa çok ağır… Mehmet abi beni tutuyo atacak… Midem bulanıyo… Atlamam lazım…
O kadar ağırım ki hangi ayağımı atsam bilemiyorum… Sanki dansta adımları karıştırmış gibiyim…
Neyse işte yine atıyorum bi ayağımı, sağ sol bilmeden…
 Off yaa…
Bu hafta ağırım abi…
Doruk’ a söylüyorum ben bu hafta ağırım diye… “Bakarım, sualtında gerekirse cebindekilerden bi tanesini alırım” diyo… “Olmaaaazzz…” diye itiraz ediyorum. O zaman yan yatıyorum. Benimle ilk dalışı olan Doruk “tamam o zaman ikinciyi de alırım” diyo şaşırmış bir ifadeyle JJJPeki ya o zaman da hafif kalırsamJJJ Tamam tamam kestim JJ
Haa bu arada Kaan 2. badi olarak da Defne’ yi ikna etmiş dalmaya JJ Biz üçümüz birlikteyiz; iki kişi daha var… Onlardan biri de mini mini bir hanım. Suyun altında görüyorum, paletleri benimkilerin yarısı kadar JJJ Neyse alçalıyoruz… Aşağıda bir karışıklık var… Birileri gidiyo, birileri geri geliyo… (çıkınca öğreniyoruz meğer geri dönen arkadaş boş tüpü hazırlamış kendineJJ, işte arkadaşlar kontrol edin kontrooool) Bizim grupta eksik mi var ne? Biz naapıyoruz? Badim nerde? Aman yaaa… Telaşla başladı, telaşla devam ediyo… Neyse sonunda bir araya toplanıyoruz, yola çıkıyoruz… Ben bugün kararlıyım, havamı düzgün kullanıcam… Başlıyoruz gitmeye… Etraf bulanık, toz duman… Kaan arkada kalıyo fotoğraf çeke çeke geliyo… Ben arada dönüyorum Kaan’ la Defne’ yi görüyorum devam ediyorum… Bizim tinimini hanım o ufacık paletleriyle füze gibi gidiyo; bi ileri gidiyo, dönüyo geri geliyo, sonra bi daha fırlıyo gidiyo, bekliyo geri geliyo… Sanki ileride bişeyler var da bizi mi uyarmak istiyo nedir anlamadım… Telaş yaaaa… Bugünün ana teması…  JJ Ben yoruluyorum önümde o fırt fırt gidip geldikçe… Tabi aslında yorgunluğumu sadece ona yüklemek de haksızlık olur. Çünkü dedim ya ağırım diye… Bi fıs basıyorum ama yok olacak gibi değil, bi fıs daha… Ha bire palet vuruyorum… Allahım yaaa… Ayaklarım nasıl ağrıdı, kopacak… Her şey çok ağır L Tüpe bakmamıştım, çelik miydi yoksa?! İşte başkasının hazırladığını kontrol etmeden kullanırsan böyle olur diye kendi kendime söyleniyorum… Kaan’ la Defne arkamdalar… Tinimini hanım telaşla gidip geliyo… Doruk havaları soruyo, söylüyoruz. Kendisi 70 işareti yapıyo… Heralde kendi havası değildir, birisinin 70 havası kalmış demek diye düşünüyorum. (meğer arkadaş yüzle ellinin işaretlerini karıştırmış J) Kendi havama bakıyorum kıyaslamak için ben 100 civarındayım. Ama turu tamamlamak için başlıyoruz tekrar koşmaya… Sanki ayrıktan önce geçmek için yarış var… Nefes nefese kalıyorum… Göya bu hafta hava tüketimimi ayarlayacaktım, nerdeee… Sağ ayağım da artık benim değil, durmak istiyorum ben yaaaa… Çok yorulduuuum… Zaten gözüm bişey görmüyo, bakamıycam etrafa ne var ne yok diye… Bitsin artık şu dalış, ooofff… İşte çıkıyoruz diye işaret verdi Doruk.
Yaşasııın… Dalamayışlarımda bile tekneye varmayı bu kadar istememiştim…
Su yüzüne çıkıp, kendimi merdivenlere atıyorum hemen…
O kadar yoruldum ki, basabilecek miyim acaba? diye düşünmeden edemiyorum. Sol ayağıma da kramp giriyo bu sırada… Bi sen eksintin…
Ağırlığı vermem lazım, çıkarıyorum, bu sefer de ağırlık sağ bacağıma dolanıyo mu?
İmdaaaat… Mecalim kalmadı uğraşamıycaam… Birisi yardım etsiiiiiinnn…
Neyse kurtuluyorum… Paleti çıkartırken kramp da çıkıyor… Kendimi tekneye atıyorum; üstümdekileri çıkartıp, oturup kalıyorum.
Öldüm yaaaa…
Mehmet abiye anlatıyorum… Bacağım gerçekten çok ağrıyo… Ağırlıklarımı soruyo, 8kg belimde 2’şer kg da ceplerimde. “E çok bu ağırlık sana”
Haydaaa… E hep böyle dalıyorum ya… Niye şimdi çok geliyo?
Zaman içinde azaltabiliyomuşum, dalabildikçe heralde JJ eğitimde fazla ağırlık koydular ya ben galiba orda kalmışım…JJJJ
Tamam” diyor “üşümezsen 2. dalışta şorti ve belinde 8kg ile dalacaksın”. Bi de böyle deneyelim bakalım.
Bu arada Roger kendini dağlara vurmuş, tırmandıkça tırmanıyor; etrafta kocaman bi naylon ve köpükten silindirler var. Mıntıka temizliği yapmaya başlıyo arkadaşlar, ben biraz yüzüp çıkıyorum, bacağım ağrıyo…
Son grup da çıktıktan sonra yemek çanı çalınıyor. Yemekler süper yine… Mantı var mantııı… Bizim bol kepçe teyzoş meğer işi bırakmış; yemekler Mehmet abinin eşinden… sanki anne eli değmiş gibi ;) Ama tabi fazlaca yiyemiyorum ben… Zaten o kadar yorgunum ki… Yemekten sonra, yukarı çıkıp azıcık kestirmek istiyorum… Bu arada köpük savaşlarını kaçırıyorum…
Biraz dinlenme, biraz sohbet derken aşağıda eğitimler de tamamlanıyor… Biz de bu arada yukarıda hem sohbet ediyoruz, hem de neler öğreniyoruz neler…
Meğer bastırıyomuşun parayı alıyomuşun yıldızı… (Oh ne ala…) Hem sonra birisinin iki yüz küsur dalışı varmış ama bröve almamış daha, bröve mi dalıyo ki? De mi ama… Arkadaşlar toplanıp, istediğin yerden dalabiliyomuşun… Yaaa… Hem balığını da avlayıp, yiyiyomuşun afiyetle… Ne o rescue dalgıç malgıç… Ne gerek… Bi şey olsa biz bakarız çaresine… Hepimiz yorum yapıyoruz olurdu olmazdı diye… Ehliyetsiz ya da alkollü araba kullanmaya benzetiyorlar… Ben duyduklarıma inanamıyorum… Ben mi çok ciddiye aldım bu işi yoksa insanlarda bilinç mi eksik?!…  İşte trafik kazalarında birinciliğimizin sebebi… Bazı arkadaşlar için ehliyetsiz veya alkollü araba kullanmak anormal olmayan bişey tıpkı brövesiz dalmak gibi… Ama canım zaten ehliyetliler de kaza yapmıyo mu? Ooofff ben emniyet kemeri sayesinde yaşayan birisi olarak daha fazla dayanamıyacağım… Aşağı iniyorum… Hem zaten 2. dalış noktasına (yatak odası) hareket ettik bile…
Bu sefer gidiyorum kendi takımımı kendim hazırlıyorum, kontrollerini yapıyorum. Rahatım. Kaan advenced eğitimine başlamaya karar vermiş. 2. dalışta Benal’ le,  yani 1. grupla dalacak; canlıları tanıyalım dersini görecek. J
Nasıl yani yaaa…? Ben badisiz mi kaldım şimdi?…
Bana bunu nasıl yaparsın… (bi de gruba mail atmış korkusundan, burada yazılacak diye… JJJ)
Ben yana yakıla kendime yeni bir kurban arıyorum… Mehmet abi “sen de onlarla git o zaman” diyo… Zaten canlıları tanıyalım dersi, bi numara yok yani… Yok, olmaz onlar ders yapıcaklar... “Tahsin abiyle badi ol” diyo… Ha bak o olur… Tahsin abi de “tamam” diyo… Yaşasıııınnn… Teknenin en baba badisi bende… J Kaan’ a havamı atıyorum tabi ;)
Hazırlıkları tamamlayıp, başlıyoruz suya atlamaya…
Ben bu sefer önceden hazırım… Çünkü hazır bir 4lü ağırlık kemeri buluyorum, yerde serili beni bekleyen… Meğer Emrah Beyler hazırlamışlar kendileri için ama o kadar centilmen bir arkadaşımız ki “siz alın ben tekrar hazırlarım” diyor… Çok teşekkürler JJ Ben tabi kemeri takıp Mehmet abinin yanına koşuyorum, son ayarlar için J… Bu sefer ağırlıkların dağılımını değiştiriyo; 2 tanesi öne, 2 tanesini yanlara yerleştiriyo… Ya ben bu ayarı nasıl tutturucam? Her seferinde farklı… Bi de böyle deneyelim bakalım…
Dedim ya ben önceden hazırım; fazla uzatmadan önden önden atlıyorum bu sefer…
Ekip tamamlanıyor ama bu sefer ordan gidelim, buradan dönelim konusunda bir anlaşmazlık var. Çok uzamıyor… Biz Tahsin abiyle ağır ağır takip edicez grubu… Dalışa geçiyoruz… Ben alçalırken sanki biraz havada kalıyorum… Hemen ayaklarımı çapraz bağlıyorum, çırpınmamak için… Bu sefer de badimi kaybediyorum iyi mi… Allah allaaah… Nerde ki? Ben o kadar dalgıcın arasında badimi ararken, solumdan gelip “buradayım” diyor Tahsin abi ve yola koyuluyoruz…
Kayalıkların içinde bi kovuğu işaret ediyo; ne var acaba? Bakıyorum bişey göremiyorum… Dalgıçlar oraya doğru akın ediyolar… Ben çekiliyorum kenara… Sonra badim görmediğimi anlayıp beni tekrar oraya yanaştırıyo, fenerini de tutuyo …
Ve işteeeeeee…
İlk mürenim…
Rengi ne hoş… moorrr… Şaşkın bir ifadeyle aslında daha çok boş boş bakıyo bize. Körmüş meğer… Kim bilir neler düşünüyo hayvan J “yine geldi bu garip kokulu yaratıklar, neydi bunların türü? İnsan mıydı ne? Tatları nasıl acabaaa? Gaz yapar mı ki yesem bi tane? Yok ama tek başıma bitiremem; gece gelmelerini bekliyim en iyisi; arkadaşlarla parti yaparız…” JJJJ
Ordan devam ediyoruz yolumuza… Balıklar bize eşlik ediyo… Ben bu sefer rahatım, hem ağır değilim, hem düzgün nefes alıp veriyorum…
Kontrol bende…
Ellerimi bile çok oynatmıyorum…
O taşın altı bu kayanın üstü derken derinlik azalıyor… Biraz hava boşaltıyorum…
Hayatımdan memnunum… Çayır çimen dolana dolana gidiyoruz…
Tekneyi yatak odasının tam karşısına park ettik, en son kemerden geçip, odaya girip çıkıcaz… Sığ suda ilerliyoruz… Ben yukarı fırlamaktan korkuyorum… Ne güzel giderken birden yukarı çıkmaya başladığımı fark ediyorum… Hava boşaltmaya çalışıyorum bir türlü beceremiyorum. Gerçi panik de değilim ama…
 Ne komik yaaa… Eskiden suyun içinde durmaya korkuyodum, şimdi de yüzeye çıkıcam diye korkuyorum…
Neyse ki badim benim beceremediğimi anlayınca, kamçımı tutup müdahale ediyo… Düzeliyorum… İlerlemeye devam ediyoruz… Eski grubumla karşılaşıyoruz… Doruk elinde bi ahtapot onunla oynuyo… Sonunda zavallı hayvancık sevildiğini anlamayıp mürekkep püskürttüğü gibi kayboluyo J… Biz badimle onları orda bırakıp devam ediyoruz… Aşağıda trafik yine allak bullak… Neyse kemere geliyoruz… Tahsin abi bana kulaklarımı dengelememi söylüyo… OK… Başlıyoruz alçalmaya… Ben kulaklarımı dengelemeye çalışıyorum… Geç kalıyorum anlaşılan… Sol da problem yok, sağ tıkandı kaldı L Hemen kemerin altından geçip, biraz yükseliyorum tekrar deniyorum… ı-ııhh olmadı… allahım o ne ağrı… Aslında ağrı gibi değil de daha çok çomak sokmuşsun gibi… Çok acıyooo… Tahsin abiye işaret ediyorum, kulakta problem vaaarrr… Gelip beni kolumdan tutuyo, kayalara tutunduruyo… (Kaan’ ın gönderdiği resim o anda çekilmiş) Orda deniyorum… Yok açılmıyo… Yukarı çıkmıycaz mı daha? Bi ara bızzzztttt… diye bir sesle biraz aralanıyo sanki… Allahım allahım… Bu kulak meselesi önemli arkadaşlar… Ağrısı inanılmaz…  Ben problem azaldı diyorum kendimce J Tahsin abi ne anlıyo bilmiyorum JJ… Bu arada Tahsin abi beni tutup bi yere götürüyo, meğer orası yatak odasıymış… Ben nedense orayı daha karanlık bir yer sanıyodum. Hani mağara falan ya… Girişinde biraz çekiniyorum… Tamam, itiraf ediyorum… Korkuyorum ve Tahsin abinin eline sarılıyorum hemen (ve Kaan elini tutmadığım tek badim ünvanını koruyor böylece) girişte bi böcek nöbet bekliyo J Tahsin abi bıyıklarından çekiyo, ben göreyim diye… Gördüm gördüm JJJ… Ya bu zavallı hayvanlar bizi gördükçe mi şaşırıyolar yoksa hep böyle şaşkın mı bakıyolar acaba? Biz bunları suyun içinde canım cicim sevip; dışında da afiyetle yiyiyoruz… Ne fenayız yaaa… Ama onlar da çok lezzetli JJ Neyse biz odaya şööle bi bakıp; kapısından geri dönüyoruz… Bu arada benim kulak plop diye açılıyor… ohh yaaa… Acı geçti… Ama yine de bi gariplik var… 3 dakikalık beklememizi yapıyoruz… Sonra çıkıyoruz artık…  Yüzeye gelince Tahsin abiyle yorumluyoruz dalışı J… Fena değilmişim… JJ E yani sonuçta bi kere müdahale etti, bi de kulak vukuatım var… Bugün Gürel beni VİP dalgıç ilan ediyor teknede… Hocam özelmiş, dersim özelmiş, badim özelmişim… JJJ  
Ben bu hafta ilk dalışta telef olunca epey bi yoruldum… İkinci dalışım son derece huzur içinde, yavaş ve sakin geçti… Onun için de çıkınca güneşin altında uyumak öyle iyi geldi ki anlatamam… Uyanınca da bir fincan neskafeyle (tabii ki sigara da tellendiriyorum ;) ) birlikte dümen başındaki sohbetin tadına da doyum olmuyor zaten… Bursa’ dan her hafta sonu dalışa katılan bir arkadaş da sohbete katılıyor J bu arada bu hafta tekne dil okulu gibiydi JJJ Fransız İngilizle İngilizce konuşuyo, Amerikalı Fransızla Fransızca konuşuyo, Türklerden bir kısmı İngilizce, bir kısmı Fransızca konuşuyo, bi ara Amerikalı Erdinç’ le İspanyolca konuşuyo… bla bla bla…
Yine eğlenceliydi anlıycanız… Sohbetleri de anlatmıyorum artık, merak eden katılır ;)
Bu arada dosyanın onayı olarak üzerine ufak bir not düşüyorum… Artık yayındayız JJJ
İzmir’ e dönüş yolunda Benal’ i de alıyorum; birlikte kâh dalışla kâh iş hayatıyla ilgili sohbet ede ede İzmir’ e varıyoruz…
Ben denizin altını, dalmayı çok sevdim… Fakat nasıl bir yunus sürüsüdür ki bu katılanı kendinden biri yapıp, sürükleyip götürüyor… Yunusları seviyorum J
Sevgiyle k(d)alın…
Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder